yılmaz erdoğan sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
yılmaz erdoğan sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

Yılmaz Erdoğan yazmaya nasıl başlamış?


     Yılmaz Erdoğan, Beyaz’ın yeni Youtube kanalına konuk olmuş. Beyaz’la güzel bir sohbet ettiler. Bu arada Beyaz’ın açtığı yeni Youtube kanalı ile ilgili de bir şeyler yazmak düşüncesindeyim. İlerleyen günlerde yazı gelebilir. Onu izledikten sonra önerilen videolar arasında Eser Yenenler Show’a konuk olduğu program vardı. Aslında televizyonda denk gelmiştim. “İnternetten rahat rahat izlerim sonra” demiştim. Ama aklımdan çıkmış. Tam da denk geldi yani. 

     Bu arada birkaç gün önce Eser Yenenler Show’u değerlendirmiştim bir yazımda. O yazıma buradan bakabilirsiniz. Program çok keyifliydi. Programda gözüme çarpanları yazmakla başlayayım. Programdaki o kare biçiminde, süngerden yapılmış mikrofon çok hoşuna gitti. Onunla ilgili yaptığı şakalar çok iyiydi.

     Yılmaz Erdoğan insanın devamlı değişmesi ve gelişmesi gerektiği düşüncesinde. Bir ara vejeteryanmış. Tam üç yıl ağzına bir lokma et sürmemiş. Ama sonra vejeteryanlıktan vazgeçmiş. Şimdi de çok dozunda et yiyormuş. Az biraz yani. Kendisi devamlı bir arayış içindeymiş. Bunu Eser’den öğreniyoruz. Çiftlikte yaşamaya başlamasının nedeni değişim amaçlı mı diye sordu Eser. 

Yılmaz Erdoğan

     “Toprağa basmak” dedi. Şehir hayatında insanın bir kere bile ayağını toprağa basamadığını söyledi. Ayrıca bahçe işleri içinde büyüdüğünü söyledi. Orası ayrıca plato da olmuş. Kaç tane film çekmişler orada. Arada oraya gittiğini söyledi. Bu değişmek olayı çok ilgi çekici geldi bana. Kendisi hayatta çok şeyi aşmış gibi geliyordu bana.

     Yılmaz Erdoğan meğer benim gibi, bizim gibi bir arayış içinde. Hayatı nasıl daha iyi yaşayabilirim derdinde. Bunun içinde çeşitli denemeler yapıyor. Et yemiyor, çiftlikte yaşıyor. Nedense bunu duymak ferahlattı beni. Yani nerelere gelmiş bir yazar bile bunları yaşıyorsa bende problem yok demek ki. Neyse gelelim asıl konumuza. Yazmaya nasıl başlamış? Bu kabiliyetini tamamen ortaokuldaki Türkçe öğretmeni Türkan Demiryöney’e borçluymuş. 

     Program için onun yanına gitmişler. Konuşamamış. Belli bir yaş aldığın için. Bir not göndermiş programa. Onu okudu Eser. Fotoğrafını gösterdiler. Kalktı ayakta alkışladı öğretmenini. O yılları da anlattı. Kompozisyon için, “Ne yazsam ne yazsam?” derken. Evde babaannesi ile yaşadıklarını yazmış. On almış. Bir sonrakinde yine aynısını yazmış. Yine on. Ama bir sonraki kompozisyonda, “Hep aynı şeyleri yazıyorum. Bari bunda farklı yazayım” diyerek rüyasını yazmış. Ama bu sefer altı almış. Gitmiş öğretmeninin yanına. “Bu sefer niye altı aldım öğretmenim?” demiş. “Her zaman yaşadıklarını yaz, rüyaları değil” demiş.  Yazarken her zaman bu öğüdü tutmuş. 

     Öğretmeni muhteşem bir şey daha yapmış. Bir gün derste sınıfa nöbetçi öğrenci gelmiş. “Yılmaz Erdoğan’ı Türkan öğretmen çağırıyor” demiş. 11 sınıflarda dersteymiş Türkan öğretmen. “Yılmaz tahtaya adını ve soyadını yaz” demiş. Sınıfa dönerek de, “Bu ismi unutmayın. İlerde çok duyacaksınız” demiş. Ne harika bir yaşanmışlık böyle. İşte Yılmaz Erdoğan böyle başlamış yazmaya.

Yılmaz Erdoğan'la ilgili diğer yazılarım için buraya tıklayın.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/uLteYEkSFGg

Yılmaz Erdoğan, Netflix ile hangi ara anlaştı?


     Yılmaz Erdoğan, Netflix ile ne ara anlaşmaya vardı? Hiç böyle bir anlaşmadan da bahsetmemişti. Sessiz sedasız bir anda Netflix’de gördü herkes filmi. Bir anda bomba patladı. Şu anda ortalık karışık. Bir dünya soru var herkesin kafasında. Sabahtan beri internet sitelerini takip ediyorum. En son bu konuda ne yaşandı kaçırmak istemiyorum çünkü. Olayın birkaç yönü var. Önce mısır tartışması. 

     Sinema işletmecileri ve yapımcılar arasındaki. Günlerce bu tartışıldı. Yapımcılar bir şey söyledi. Sinema işletmecileri bir şey söyledi. Ama değişen bir şey yoktu. Tıkandı kaldı. Neyse ki devlet araya girdi. Yeni bir düzenleme yapıldı. Yapımcılar bu düzenlemeden memnun kaldı. En azından Birol Güven öyle açıkladı. “Birol Güven’in ne alakası var?” diyenler olabilir. Kendisi Televizyon ve Sinema Film Yapımcıları Meslek Birliği Başkanı. Bu konularda en başta görüş bildirmesi gereken kişi.

     Yılmaz Erdoğan da o düzenlemeye kadar bu konuda elinden geleni yaptı. Yapımcıların haklarını sonuna kadar savundu. İşte olay tam da burada kopuyor. Bu kadar biletler için uğraşmışken Netflix ile anlaşma nereden çıktı? Bilet, yapımcılar için bu kadar hayati derecedeyken ve bunun için günlerce konuşmuşken, çaba göstermişken şimdi bu yapılanı nasıl değerlendireceğiz? Film Netflix’de gösterilmeye başlandığından beri herkes konuştu. Açın bakın internete. Ama bir kişi konuşmadı.

Yılmaz Erdoğan

     Yılmaz Erdoğan. Ve bu saat olmuş hala bir açıklama yok. Hiçbir gazeteci merak etmiyor mu? Hiç biri arayıp böyle böyle bir durum var ne diyorsunuz diye sormadı mı? Herkes ne diyeceğini beklerken gazete ve televizyonlar neden peşinden koşmuyorlar anlamıyorum. 
Hadi medya tarafı böyle. Peki niye kendisi bir açıklama yapma gereği duymuyor? Medyada olanı biteni görmüyor mu, duymuyor mu? 

İkinci bir konu ise ne zaman Netflix ile anlaşma yaptığı. Medyatava’dan Canan Kaya’nın yazdığına göre film vizyona girmeden anlaşma yapılmış bile. Anlaşmaya göre film vizyona girecek, 6 hafta sonra da Netflix’de yayınlanmaya başlayacaktı. Ama yapımcılar ve işletmeciler arasındaki yaşananlar nedeniyle film 1 şubatta vizyona girdi. Böyle olunca da anlaşma gereği daha film vizyondayken aynı zamanda Netflix’de de yayına girmiş oldu.

      Ve ortaya bu durum çıktı. Bu durum Netflix yetkilileri ile görüşülerek vizyondan çıktıktan sonraki tarihe ertelenebilir miydi bilmiyorum. Herhalde bunu görüşmüşlerdir diye de düşünüyorum açıkçası. Bakalım Yılmaz Erdoğan neler diyecek?

Yılmaz Erdoğan ile ilgili diğer yazılarım için buraya tıklayabilirsiniz.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/VbGYLwHnw88

Hala günlük tutan Yılmaz Erdoğan...




     Dün akşam Çok Güzel Hareketler Bunlar 2’yi izliyordum. İçlerinden bir tanesi sıradaki skeci sunmak için sahneye geldi. Günlük tutmak ile ilgili bir skeç olacağını söyledi. Hemen orada Yılmaz Erdoğan devreye girdi, “Günlük tutmak önemli bir mevzu, bunu konuşalım” dedi.

“GÜNLÜK TUTAR MISINIZ HOCAM?”
     Sahneye çıkan kişi Yılmaz Erdoğan’a sordu, “Hocam siz günlük tutuyor musunuz?” Oda, “Evet, tutuyorum” dedi. Adam nerelere gelmiş. Ama hala bu seviyede bile günlük tutmaya devam ediyor. Günlüğünün bir sayfasını okumak isterdim. Acaba nasıl günlük tutuyor? 

     “Bugün bunlar bunlar oldu” deyip geçiyor mu? Ki ben böyle yapıyorum. Günlük tuttuğum zamanlarda. Bu aralar çok boşladım gerçi. Bu akşam Yılmaz Erdoğan’ın hala günlük tuttuğunu duyduktan sonra, bu akşamdan itibaren yine günlük tutmaya başladım.
Ya da bunun dışında günlük yaşadığı bir olayın duygu olarak ne hissettirdiğini mi yazıyor.

günlük tutmak

Foto kaynak: haberler.com
GÜNLÜK NASIL TUTULUR ÜZERİNE NET DEĞİLİM…
     Aslında bir günlük nasıl tutulur bunun üzerine de konuşmak lazım. İnternette de araştırıyorum bazen. Ünlü yazarların günlükleri var mesela. Ama fazla bir kaynak yok. Çoğunluğu duygularını birkaç satırla geçiştirmiş. Günlük tutmakla ilgili video ya da yazılı kaynak bilenler varsa yorum bölümüne yazsınlar ricam.

İŞTE BU YÜZDEN SEVİYORUM…
     Yılmaz Erdoğan’ı hala yazmaya aşık olması nedeniyle seviyorum. “En büyük senaryo hayattır, yazanı da yaradandır” sözünden dolayı seviyorum. “Gerçek hayatta ne yaşıyorsanız onu yazın” sözünden dolayı seviyorum. işte bu sözden yola çıkarak bende günlük hayatta yaşadığım olayları yazmak istiyorum. Geleceğe bir hatıra olsun diye. Bu yazdıklarımı okuyanlar, “O zamanlar insanların davranışları, düşünüşleri böyleymiş” desinler diye.

GÜNLÜK TUTMAK ÜZERİNE NELER SÖYLEDİ?
     “Bizim toplumumuzda hep oku oku denir. Ama hiç yazın denmez. Aslında hepimiz yazmalıyız. Mesleğimiz ne olursa olsun” dedi. Söylediklerine katılmamak elde değil. Devamlı okumamız yönünde telkinler alırız. Ama ya yazma? Eğitim sistemimiz ne kadar iyi olmasa da o kompozisyon dersleri sayesinde, hiç yazı yazmayan kalmamıştır sanırım. Sınıfımızın en haşarı çocukları bile yazardı. Peki siz hiç günlük tuttunuz mu? Hala tutar mısınız?


Safa Sarı lakap...

       Safa Sarı’yı ilk defa Yılmaz Erdoğan takliti yaparken tanıdım.

     İkinci Çok Güzel Hareketler Bunlar başlamadan, ekip ve Yılmaz Erdoğan, Eser’in tv8’deki programına konuk olmuşlardı.

     İşte orada Yılmaz Erdoğan, kendisinin taklitini bire bir yaptığını söylemiş ve Safa da bunun üzerine Yılmaz Erdoğan’ı taklit etmiş ve ben de hayran kalmıştım.

     Sonradan da Çok Güzel Hareketler devam ederken taklitlerin sayısı arttı.

     Aşık Veysel ve Soner Sarıkabadayı taklitlerini sevmiştim bir de.

     Ondan sonra Bayi Toplantısı filminde oynadı. Filmin tanıtımı için yine Eser’in programına geldiler. Orada da taklitler yaptı.

     İşte orada Safa’ya, “İnsan Papağanı” dendiğini söylediler.

     Yeni taklitler yok mu diye sorulduğunda, konuşması farklı insan olmadığını, denk geldiğinde onları taklit etmeye çalıştığını söyledi.  

Yılmaz Erdoğan, Murat Övüç'ü Çok Güzel Hareketlere davet edeceklerini açıkladı...


     Yılmaz Erdoğan dün akşamki Çok Güzel Hareketler Bunlar 2 programında, pandemi bittikten sonraki seyircili programa Murat Övüç’ü davet edeceklerini açıkladı. 

     Tabi durduk yere yapmadı bu açıklamayı. Safa Sarı’ya yeni taklit var mı diye sordu. Oda Murat Övüç taklitini yapınca Yılmaz Erdoğan’da bu açıklamayı yaptı.

Okumak istersen son üç yazım…




Yılmaz Erdoğan'sız olmuyor...

 

Yılmaz Erdoğan
foto kaynak: sozcu.com.tr

     Kaç program oldu? Nerede bu Yılmaz Erdoğan? Bi film çekmeye gitti. O gün, bugündür kayıp. Onun yerine Eser Yenenler Çok Güzel Hareketler 2’yi sunuyor. Ama onun yerini tutmuyor be. Bir an evvela, şu filmi bitse de gelse tekrar programın başına. Devamlı zil çaldırıyor diye adamı eleştirmiştim ama onsuz da olmuyor be kardeşim.

Yılmaz Erdoğan, Çok Güzel Hareketler Bunlar 2'yi bıraktı mı?

     Yılmaz Erdoğan, uzun zamandan beri Çok Güzel Hareketler Bunlar 2’de yok. En son programın 100’üncü bölümünde vardı.

     Sonra yine yok. Hadi bir ara film çekimleri vardı. Netflix’e, Kin adında bir film yapmıştı. O bitti.

     Ama bu sefer de Münaşaka adında stand-up gösterisi başlamış. Yani sahnelere geri dönmüş.

     Hatta bu gösteri yılbaşı akşamı ilk defa Blu TV’de yayınlanacakmış.

     Görünen o ki, programı tamamen Eser’e bırakmış. Kendisi, sadece kendi projeleriyle ilgileniyor. Tamam, iyi güzel de.

     Onsuz bir programda çocuklar gelişimlerine nasıl devam edecekler? Bu iş sadece Eser Yenenler ile gitmez ki?

     Eser, oradaki çocuklara ne kadar yol gösterebilir? Ne kadar fayda sağlayabilir?

     Yoksa Yılmaz Erdoğan, “Çocuklara öğretmem gereken her şeyi öğrettim. Artık bana ihtiyaçları yok mu?” diyor.

Yılmaz Erdoğan, hem polis hem de katil...

     8 Ekim’de Netflix’te, başrolünde Yılmaz Erdoğan’ın oynadığı, “Kin” filmi yayınlanacakmış. Fragmanını izledim. İlgi çekici bir şeye benziyor. Filmde polisi oynayan Yılmaz Erdoğan birini öldürüyor ve sonra katili bulmaya çalışıyor. Yani kendini. Sırf bu durum bile filmi ilgi çekici yapıyor.

İÇİMDEKİ BEN…

     Bazı durumlarda içimdeki Cem, “Sana bu söylenene, bu yapılana karşı tepki göstermelisin. Sessiz kalma. İçinden geçeni söyle” diyor.

16’INCI SEZON BAŞLIYOR…

    Arka Sokaklar 16’ıncı sezonu ile bu akşam kanal D’de yeniden başladı. Kadroya iki yeni oyuncu katılmış. Tanımıyorum. Bölümler ilerledikçe tanıyacağız.

2001 KRİZİ…

     Bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntıların nedeni olarak 2001 yılındaki kriz gösterilebilir mi? Evet, bu olmuş. Peki gerçekçi bir tespit mi bu? Şöyle inandığımız, güvendiğimiz ekonomistler şu işin aslını astarını anlatsa da öğrensek.

    

Yılmaz Erdoğan sonunda Çok Güzel Hareketler Bunlar 2'ye dönüyor...

     Bu Pazar, Çok Güzel Hareketler Bunlar 2, sezon finali yapıyor. Ve ayrıca sonunda Yılmaz Erdoğan’da programa dönüyor. Bu bölümde programı Eser ile beraber sunuyorlar. Yeni sezonun ilk bölümünde bakarsınız sokaklarda maskesiz dolaşmaya başlamış oluruz.

Yılmaz Erdoğan
foto kaynak: unsplash.com

SAAT 22:00’Yİ BEKLİYORUZ…

     Bu akşam 2020 Avrupa Futbol Şampiyonasının açılış maçında İtalya ile karşılaşacağız. Heyecan dorukta. İtalya’yı öve öve bitiremiyorlar. Bu akşam görelim bakalım şu İtalya’yı.

EFSANEYE YAZIK OLMAZ UMARIM…

     Sonunda Leyla ile Mecnun geri dönüyor. Exxen’de yayınlanacak. Umarım hüsrana uğramazlar. Böyle bir efsanenin fiyasko ile yayından kaldırılmasına gönlüm el vermez.

YAPILAN MARŞLAR OFSAYT…

     A Milli futbol takımımız için yapılan marşları dinlediniz mi? Ben hiç birini beğenmedim. Ne Mustafa Sandal’ı ne de Kıraç’ı. Hele Kıraç’ın yaptığı marşın müziği bana Fenerbahçe için yaptığı marşın müziğini anımsattı.

Yılmaz Erdoğan, çok güldürmemiş bir skeçten sonra niye zili çaldırıyor?


     Yılmaz Erdoğan, skeç çok güzel olmamasına rağmen, ortalama olmasına rağmen, çok güldürmemesine rağmen, “Zili hak etti mi?” diye sorup zili çaldırıyor. Acaba bunu neden yapıyor? Gerçekten o skecin zili hak etmediğinin farkında değil mi? Yoksa sadece taktik mi yapıyor? “Skeç kötü. Birde ben kötü dersem olay daha kötüye gider. Ben en iyisi iyi diyeyim” mi diyor? 

Çok Güzel Hareketler Bunlar 2

     İkinci sezon başladığından beri izlediğim skeçler içinde ben güldüğümü hatırlamıyorum. Birkaç skeç vardı. Berbattı. Geçen seneki efsane skeçlerden sonra insan yine onlar gibi aynı kalitede işler bekliyor.

     Çok Güzel Hareketler Bunlar 2’deki skeçlerin kötü olmasının bir nedeni de hiç ara vermeden turne yapmaları olabilir mi? Bırakın tatil verin çocuklara. Aileleriyle, arkadaşlarıyla vakit geçirsinler. Tatile gitsinler. Hayatı yaşasınlar. Yani skeç yazacak olaylar yaşasınlar. Yılmaz Erdoğan, yaşadıklarınızı yazın demiyor muydu? Bırakın da önce yaşasınlar o zaman.

Foto kaynak: herseydenbiraz.com

Hollywood'dan sonra ikinci sırada biz varız...

  Ben Türkiye’den, yani ülkemden başka bir yerde yaşayamam ya. Hani kuşu altın kafese koymuşlar, ille de vatanım demiş. O misal. “Ya tamam, böyle diyorsun da, hiç yurt dışına çıktın mı be adam?” derseniz. Hayır, çıkmadım. Öyle yurt dışına çıkayım, gezeyim-göreyim meraklısı biri de değilimdir. Sağ olsun bu gezi programlarından, gezmiş kadar oluyoruz. Bir kere mutfakları bizle hiç uyuşmuyor. Bence dünyanın en temiz mutfaklarından biriyiz. Önümüze gelen hayvanı kesip yemiyoruz. Çok garip adetleri olan ülkeler var. Bana, yani bize tamamen ters. Ya, çok fazla kelimelere dökemiyorum işte. Büyük konuşmayayım ama. Fakirlik de yaşayacaksam, aç da kalacaksam, kendi ülkemde kalmak isterim. 
hollywood, dizi ihraç etmek, mehmet esen, cem yılmaz, yılmaz erdoğan, ille de vatanım, güncel
                                                DÜNYADA İKİNCİYMİŞİZ
     Kültür Bakanı Nabi Avcı, dizi yapımcıları ile bir araya gelmiş. Gördüğüm yapımcılar arasında, Çocuklar Duymasın ve Seksenler’in yapımcısı Birol Güven’de vardı. Bakan açıklamış. Hollywood’dan sonra dünyada, en çok dizi ihraç eden ikinci ülkeymişiz. Abi, biz biliyoruz bu dizi işlerini ya. Türk milleti olarak sanata yatkın bir milletiz abi. Nasıl ki şimdi dizilerle dünyaya damga vuruyoruz, gün gelecek yapacağımız filmlerle de dünyaya damga vuracağız. Her şeyin zamanı var. Aşama aşama. Devamlı dizi izleyenler bilirler. Artık dizilerin başlangıçlarında yönetmen falan vs. yazarken, İngilizce’si de yazıyor. Artık diziler yapılırken, hedef sadece Türkiye’ye değil, dünyaya dizi yapmak. Dışarıda çok tutacak dizilerden biri de eminim, Vatanım Sensin dizisi olacak. Adamlar çok kaliteli bir iş yapıyorlar.
                                              REKLAM KOKAN PAYLAŞIM
     Mehmet Esen diye biri- adını daha ilk defa duyuyorum. Ama sima olarak bir yerlerden hatırlıyorum gibi- Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan hakkında, sosyal medya hesabından bir paylaşım yapmış. Zamanında bu ikili ile arkadaşmış. Sonra ne olduysa olmuş, arkadaşlıkları bozulmuş. Şimdi ikisine de verip veriştirmiş. Şimdi, bu reklam kokan bir paylaşım değil de, nedir arkadaşlar? Bak bu paylaşım nedeniyle ben bile yazıyorum. Bak, o adamların üzerinden gündeme geldin. Her internet sitesinde haber oldun. Bir de o paylaşımın altına tutmuş, Cem Yılmaz’la çekilmiş bir fotoğrafını koymuş. Aga, tamam bu adamlar sana kazık atmış olabilirler. Bunu herkesle paylaşmanın amacı ne? Ben reklamdan başka amaç göremiyorum.

Kübra Par iktidar yanlısı mı? Cem Seymen'i tarım bakanı yaparlar mı? Yılmaz Erdoğan'ın deprem bölgesi şiirleri...

Kübra Par’ın programında yaptığı bir açıklama nedeniyle iktidar yanlısı yaftası yapıştırmışlar bazıları sosyal medyada. Ben buna katılmıyorum. Ben kendisini olabildiğince tarafsız buluyorum. İyi bir moderatör olduğunu da söylemeliyim.

TARIM BAKANI YAPARLAR MI?

Cem Seymen daha önce İnstagram paylaşımlarından birinde tarım bakanı olmak istediğini söylemişti. Bakalım hangi partiden seçimlere girecek? Tahminen CHP’den girer. Ama onu tarım bakanı yaparlar mı bilemem.

SADECE GENÇLERDEN OLUŞAN KONUKLAR…

Nihat Hatipoğlu bu akşam iftar programına konuk olarak gençleri almış. Sadece gençler vardı programda. Programın son dakikalarına denk geldim. Tamamen gençlerden oluşan konuklar görmek güzeldi. Hele ki bir din programında.

HER AÇIKLAMASI İLE KENDİNE ZARAR OLDU…

Muharrem İnce’ye 10 gün önce toplumun bakışı ile bugünkü bakışı arasında dağlar kadar fark var. Bu fark da olumsuz yönde. Yaptığı her açıklama ile biraz daha kendinden soğuttu insanları.

RAMAZAN PROGRAMI DEĞİL Mİ BU?

Sunay Akın’ın YouTube kanalında Mahya Işıkları adında bir programı var. Bir ara TV8’de başlamıştı. O zamanlardan beri kendisi YouTube kanalında devam ettirir bu programı. Bu sene de devam ediyor. Takip ediyorum. Son üç-dört gündür deprem üzerine konuklar ağırlıyor. Tamam da bu ramazan programı. Ramazan özel bir program olması gerekmez mi? Sunay Akın’dan ben Ramazan ayına özel hikayeler beklerdim. Ayrıca kendisinden ve başka şairlerden de şiirler.

YARIM SAAT İÇİNDE ZUCKERBERG’DEN SIKILMA FİLMİ…

Mark Zuckerberg’in hayatını anlatan Sosyal Ağ filmini izleyeyim dedim bugün. Yarım saat sonunda filmi kapattım. Gerçek hayatta da böyle kendini beğenmiş değildir umarım Mark. Böyle insanlara tahammül edemiyorum. Yarım saatim boşa gitti, ona yanarım.

YILMAZ ERDOĞAN’IN DEPREM BÖLGESİ İÇİN ŞİİR YAZMASI…

Yılmaz Erdoğan deprem bölgesi ile ilgili şiir yazmış. Bunu da sosyal hesabından paylaşmış. “Vayy efendim nasıl şiir yazarsınlar? Şiir mi bu şimdi yazdıkların?” falan filan bir şeyler yazmışlar sosyal medyada. Adam şiir yazmış. Kötü bir şey mi yapmış? Şiiri beğenmeyebilirsin. Şiir de bir yerin ismini yanlış telaffuz etmiş. Bunu da dile getirebilirsin, eyvallah. Ama adamı yerin dibine sokmanın ne gereği var?

Çok Güzel Hareketler Bunlar 2, final yapabilir...

     İki haftadır Çok Güzel Hareketler Bunlar 2, konuklu yapılıyor. Hem de bir şarkılık değil. Neredeyse baştan sona. Bir sandalye de Yılmaz Erdoğan’ın yanına atılıyor. Oraya da konuk oturuyor.

 

     Geçen haftaki konuk Simge Sağın’dı. Bu haftaki ise Hakan Altun. Çok Güzel Hareketler Bunlar geleneğinde böyle bir şey yoktur.


Çok Güzel Hareketler 2 bitiyor mu?
foto kaynak: sozcu.com.tr

 

     Bunun dışında Yılmaz Erdoğan, skeçten sonra skeçi yorumlarken reytingle ilgili bir şey söyledi. “Bu da reytingde bize döner mi?” gibisinden.

 

     İşte tüm bunlar nedeniyle Çok Güzel Hareketler Bunlar 2, final yapabilir diyorum. Haa unutmadan. Birde kaç haftadır özetsiz yeni bölüm yapılıyor. Özetsiz yeni bölüm demek, işler reyting açısından iyi gitmiyor demektir benden söylemesi.

Organize İşler dizisi...

     Organize İşler dizisi haberini dün akşam gördüm. Farkında mısınız? Bir zamanlar diziler çok kötülenirdi. “Suya yazı yazmak gibidir dizi. Asıl önemli olan film yapmaktır. Çünkü film, kalıcıdır” denirdi. Şimdilerde ise filmler, dizilere çevriliyor. Mesela, Yüzüklerin Efendisi gibi. Organize İşler’e dönersek.

SEKİZ BÖLÜMLÜK ORGANİZE İŞLER…

     Yılmaz Erdoğan, Dilber Ay filminin galasında bahsetmiş diziden. 8 bölüm olacakmış. Yazmaya başlamış senaryoyu. Daha oyuncu kadrosu belli değilmiş. Senaryo bittikten sonra oyuncular belirlenecekmiş. Ve filmdeki oyunculardan da bazıları dizide de yer alacakmış. Yılmaz Erdoğan’ı yakalamışken insan, Çok Güzel Hareketler Bunlar 2’nin final yapmasını da sorardı. “Neden bitti ve yeniden başlayacak mı?” diye. Organize İşler, dizisi ile de başarıyı yakalayabilecek mi bakalım?

Çok Güzel Hareketler ve Güldür Güldür Show, tiyatro değil mi?

     Tiyatrocular, Çok Güzel Hareketler Bunlar ve Güldür Güldür Show’u tiyatrodan saymıyorlar. İnstagram’da karşılaştığım birkaç gönderide denk geldim. Ama neden tiyatro olarak saymıyorlar? Bunun üzerine kafa yordum.

Güldür Güldür Show tiyatro değil mi?
foto kaynak: unsplash.com

NEDEN TİYATRO OLARAK GÖRMÜYORLAR?

     Belki de sulu zırtlak şeyler olarak görüyorlar skeçleri. İnsana öğrettiği bir şey olmadığından. Halbuki insanın ders alacağı, bir şeyler öğreneceği skeçler de var. Ama her skeç için bunu söyleyemeyiz. Bunu direk Yılmaz Erdoğan’a sormak isterdim. Bu konuda ne düşünüyor?

BİRAZ OLSUN TİYATROYA GİRMİYORLAR MI?

     O zaman bu skeçler popüler olan ve sadece para getiren boş beleş şeyler mi? Tiyatroyla uzaktan yakından ilgileri yok mu? O zaman buradan şu da çıkmaz mı: Yılmaz Erdoğan’ı da tiyatrocu olarak görmüyorlar.

Yılmaz Erdoğan'a göre şiir ne demek?


Yılmaz Erdoğan’a göre şiir: “Şimdi desem ki şiir, edebiyat sütünden kaymak yapma sanatıdır, konuyu basitleştirmek olarak algılanmaz umarım. Yani demem o ki sözün en öz, en az ve en yoğun karşılığıdır şiir”

Yazacak kadar yerin olsun yeter...

Çok Güzel Hareketler Bunlar 2’den bir skeç izliyorum. Skeç başlamadan önce biri çıkıp sunum yapıyor. İzlediğim skeç de sunumu Batuhan yapıyordu. Eser ile Yılmaz Erdoğan, Batuhan üzerine konuştular. Ekibin çok skeç yazanlarından biriymiş. Ayrıca evi yokmuş. Belli aralıklarda arkadaşlarının evinde kalıyormuş. İşte Batuhan sonunda eve çıkmış. Bir oda, bir salonmuş çıktığı ev. İşte tam o noktada Yılmaz Erdoğan dedi ki, “Yazacak kadar yeri olsun yeter” dedi. “İşte yazma aşkı” dedim ben de içimden. İnsan her koşulda yazmalı.

Orucunu çay ile açan Yılmaz Erdoğan...

İnci Taneleri’ni izliyorum geçen gün. Ramazan bölümü. Sofra başında herkes ezanın okunmasını bekliyor. Ezan okunuyor ve herkes orucunu su ile açıyor. Ama Azem -yani Yılmaz Erdoğan’ın oynadığı karakter- orucunu çay ile açıyor. Ben de çay içmeyi severim. Hatta birinci içeceğimdir. Ama bugüne kadar orucumu çay ile açmak hiç aklıma gelmemişti.

Yılmaz Erdoğan'ın, İnci Taneleri'nde taktığı gözlükler kapış kapış gidiyormuş..

Yılmaz Erdoğan’ın, İnci Taneleri dizisinde taktığı gözlükler popüler olmuş. Şaka maka diziler, ülkedeki diğer sektörlerin de canlanmasına vesile oluyor.

BABA OLARAK BÜLENT EMRAH PARLAK…

Bülent Emrah Parlak, Babatalks programına konuk oldu. Baba olacağını duyduğu andan bugüne babalık sürevünini anlattı. Çok eğlenceliydi, öneririm. Bir tane kız çocuğu varmış ve şu anda 7 yaşındaymış.

ARKA SOKAKLAR ÜNAL…

Arka Sokaklar’daki Ünal’a hayranım ya. Adam gıcık bir tip olarak başladı. Şimdi onun sahnesi çıksa da izlesem diyorum. Çok komik ve eğlenceli oluyor onun sahneleri.

YENİ AÇILAN BLOGLAR NİYE BÖYLE?

Yeni açılan bloglarda yazılar bir türlü indeks almıyor. Eskiden böyle miydi? İlk yazıyı yayınlar yayınlamaz hemen okunurdu. Kısa sürede de Google’da çıkardı. Nerede o eski bloglar?

Yılmaz Erdoğan'a göre iyi bir skeç yazmanın yolu...

Çok Güzel Hareketler’in aile skeçlerinden birini izledim. Yılmaz Erdoğan skeci yorumlarken, “Şakayı Kripton’da değil evin içinde aradığımızda böyle güzel skeçler ortaya çıkıyor” dedi. İyi bir skeç yazmanın püf noktası işte.

KİŞİSEL GELİŞİM KARŞITI DEĞİLİM…

Kişisel gelişime karşı mıyım? Hayır, değilim. Aksine kişisel gelişime çok inanırım. Kişisel gelişim için de Beyhan Budak, Hikmet Anıl Öztekin’i takip ederim.

NE VOTKASI ARKADAŞ?

Enflasyon sepetine votka eklenmiş. Sanki her evde, her gün votka içiliyor. İnsanın aklı almıyor bunları.

İŞÇİLERİN NE GÜZEL GÜNLERİ VARMIŞ…

Eskiden iş yerinden kendin de ayrılsan kıdem tazminatı alırmışsın. Şimdilerde ise ancak bir gerekçen olacak. Askerlik, doğum gibi. Ben işimden memnun değilim. Ayrılmak istiyorum. Yok, o zaman alamazsın. İşçinin hakları hep elinden alınmış. Bununla ilgili Çok Güzel Hareketler’de bir skeç izledim. Adam atılıp, tazminat almak için binbir şaklabanlık yapıyor. İşçinin düştüğü haller işte.

GÖRÜNTÜLÜ MÜŞTERİ TEMSİLCİSİ…

İlk defa görüntülü olarak bir müşteri temsilcisi ile görüştüm. Heyecan yaptım. Kız gerçekten işini bilen biriydi. Gömlekli falan. Tam kurumsal. İki dakikada işi hallettik.