blog sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
blog sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

Blog okumak artık popüler değil mi?

     Blog okumak, bloğun ilk çıktığı zamanlarda çok popülermiş. Ama artık öyle değil. Bir arkadaşıma söyledim, “Blog yazıyorum” diye. “Blog okuyan mı var artık ya” dedi. Sahiden yazdığımız yazıları kimler okuyor. Yine biz blogcular okuyoruz. Galiba blog eskisi kadar genele hitap etmiyor. Artık sosyal medya var. Paylaş ve çık. Sonra beğeniler gelsin. Bu kadar. Birkaç kelime ile paylaşım yapmak. Evren Günlüğü’nde Evren Soyuçok bu konu hakkında, blog sohbetlerinin birinde konuşmuştu. Blog okumayan kesime, blogları nasıl okutabiliriz diye. Galiba blogculardan başka kimseye, blogları okutmak çok zor. Bir kimsenin bir yazıyı okuması için, o yazının bir dakika ya da bir dakikadan az bir süre içermesi gerekiyor. Bu da blog okunmasını zorlaştırıyor. 

blog okumak

     Blog okumak ile ilgili merak ettiğim bir başka konu da. Acaba bloğu olmayıp da blog takip edenler var mı? Mesela ben. Daha önce blog dünyasından haberim yokken, sadece köşe yazarlarını takip ederdim. Gerçi hala takip ediyorum ya. Blog dünyasından haberim olduktan sonra, hemen bir blog açtım kendime. Hemen yazmaya başladım. Ve hemen diğer blog yazarlarının yazılarını takip etmeye başladım. Ama ben yazmayı sevmeseydim. Ya da köşe yazılarını okumaya alışmış biri olarak, sadece kendim, günlüğüme arada sırada yazı yazsaydım. “Blog gibi uğraş verici bir şeyle uğraşamam” diye düşünseydim. Yine de blog takip eder miydim? Etmezdim gibime geliyor. Sanırım blog yazılarını okumak için, bir blog yazarı olmak gerekiyor.  

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/NsWcRlBT_74

Mim- Blog Muhasebesi...


     Blog muhasebesi mimi ile karşınızdayım. Bu mim, bir fırtına gibi bu aralar. Bu mimi yapmayan bir blog yok gibi neredeyse. Beni de bu mime Sevimli Kitaplar bloğunun sahibi Sevkoz davet etti. Buradan kendisine sonsuz sevgiler.

Soru: Blog alemine nasıl girdin?
Cevap : Daha blog nedir bilmediğim zamanlarda da yazıyordum. Ama evde, kendi defterime. Yazma hevesimden bahsedince lise arkadaşım Yaşar(Arslaner), “Sana bir blog açalım” dedi. İşte o zamandan beri blog aleminde yazıp çiziktiriyorum.

Soru: Hangi blog bana ilham oldu?
Cevap: Blogger’dan haberim olur olmaz blog açtım zaten. Blog açar açmaz ne kadar blog bulduysam okudum. Herkesin olduğu gibi benim de devamlı takip ettiğim bloglar var.

Soru: Bloğa yazdığım ilk yazım ile son yazım arasında fark var mı?
Cevap: Tarz olarak aynı. Ama yazı hazırlamada çağ atlamışım resmen. İlk yazılarımda etiket koymuyormuşum. Resim kullanmıyormuşum. Paragraflar çok bitişikmiş. Okumayı zorlaştırıyor doğal olarak.

Blog muhasebesi mimi


Soru: Yakın çevremdeki insanlar bloğumu biliyor mu?
Cevap: Bilmez mi. Herkes biliyor. “Birkaç reklama da biz tıklayalım para kazan” diyorlar hatta. Devamlı takip eden birkaç arkadaşım var.

Soru: Blog yazmak bana neler kattı?
Cevap: Artık her olaya bundan bir yazı konusu çıkar mı diye bakıyorum. Duygularını ifade etmek rahatlatıyor insanı ya. En iyi yanı bu galiba.

Soru: Kaç yazı ve sayfa görüntülenmem var?
Cevap: 759 yazı ve 261,755 görüntülenmem var.

Soru: Blog muhasebesini öğrenmek istediğim mahalle komşularım?
Cevap: Yapmayan kalmamış zaten 😊

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/man-notebook-notes-macbook-7063/

Kişisel blog olmanın avantajları...

     Biliyorsunuz, ben daha önce bir edebiyat bloğuydum. Sonra yeni bir kararla, kişisel blog olmaya karar verdim.  O kararı verdiğim yazımı da buradan  okuyabilirsiniz. 

kişisel blog nedir merak edenler varsa ya da ilk defa blog nedir öğrenmek isteyenler varsa sevgili Gökhan Tekin kardeşimin bu konu ile ilgili harika bir yazısı var. buraya da bir göz atın derim  Kişisel blog yazmaya başladığımdan beri, blog hayatımda neler değişti? Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Aynı zamanda bu kişisel blog tutmaya başladığımdan bu zamana kadar geçen süreyi de, değerlendirme manasına gelecek. Kişisel blog, edebiyat bloğuna göre insana daha fazla bir özgürlük sağlıyor. Edebiyat bloğunda ise böyle değil. Sadece edebiyat üzerine yazdığınız için, alanınız kısıtlı. Bu da her zaman yazı girmenizi zorlaştırıyor. Çünkü her zaman yazacak konu bulamıyorsunuz. Bu da ister sitemez, sizin moralinizi bozuyor.

kişisel blog olmanın avantajları

                              HAYATIN HER ALANINA DAİR YAZABİLMEK

     Kişisel blogda da konu bulma sıkıntısı çektim. Ama edebiyat bloğundaki gibi değildi. Bir gün, iki gün derken, sonra yazacak konular ard arda geliyor. Birkaç yazıyı da stok yapabiliyorsunuz, sonraki günler için. Kişisel blog olduğunuz için, hayatta yaşadığınız her şeyi yazabiliyorsunuz. Yaşadığınız bir olayı. Ya da izlediğiniz bir filmi, okuduğunuz bir kitabı. Yeni aldığınız bir cep telefonunu, ondan memnun kalıp kalmadığınızı. Moraliniz bozuk olduğunda, moralinizin niye bozuk olduğunu yazabiliyorsunuz. Moralinizin neye bozuk olduğunu paylaşmak istemiyorsanız, o olayı yazmadan da, moralinizin bozuk olduğunu, yine de anlatabiliyorsunuz. 

Bazen oluyordur. Hayatın üzerinize çok geldiği anlar olur. Bu anlarda yazarsınız. İçinizi dökersiniz. Bir rahatlarsınız. Kişisel blogların en güzel yanı da bu. İçinizi istediğiniz gibi dökebilmeniz.


                                  KİŞİSEL BLOG İLE DAHA MUTLUYUM

     İnsanın morali her zaman bozuk olmaz. Kimi zaman da mutluluktan havalara uçar insan. Belki hoşlandığı kızın da kendisinden hoşlandığını öğrendiği bir zamandır bu. Belki de işe başlamanın bir mutluluğudur. Ya da bazı zamanlarda içinizi, nedenini bilmediğiniz bir mutluluk kaplar. 

Konuşmak istersiniz. Etrafınızdaki tüm insanlara, yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatmak. O anlarda her şeye pozitif bakarsınız. Dünyada olmayacak şey yoktur. Dünya güzeldir. İşte bu anlarınızı yazıya dökersiniz. 

Benim böyle yaşadığım anlarda yazdığım blog yazılarım vardır. Bu tip yazılara genelde, “Çiçek, böcek” yazıları denilip, alaycı bir yaklaşım segilenir. Ne yazık ki böyle güzel anları bile, küçümsenmek öğretilmiş bizlere. Kısacası, kişisel bloğumda, edebiyat bloğumdakine göre daha mutluyum. Yazarken daha bir iştahlı yazıyorum. Tek bir konu üzerine yazanlardan sıkılanlar varsa önerim, hemen bloglarını kişisel bloğa çevirsinler.

Foto kaynak:Pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

Okunması gereken kişisel blog yazıları...#1


     Bundan sonra belli aralıklarla, okunması gereken kişisel blog yazıları serisi yazacağım. Bu serinin ilk yazısı ve çok heyecanlıyım. Acaba beğenecek misiniz ve geri dönüşleriniz nasıl olacak?

     Deeptone, Blog yazmak üzerine yazmış. Ne de güzel yazmış. Ne zaman blog yazmayı bırakmak gibi bir düşünce içine girerseniz bence bu yazıyı okumalısınız. İnsanı ateşleyen bir yanı var çünkü.

     İyi Geceler Küçük Joe, yeni tanıdığım bloglardan biri. Ama kendisi blog aleminde yeni değil, eskilerden. Blog yazmak roman yazmaya karşı  yazısında kendi yazı dünyasını sorgulamış. Blog mu yazmalı, roman mı sorusunun yanıtını aramış.

     Ekim Nazım Kaya, Medium’da yazıyor.Bir ay boyunca blog yazısı yazdım ve bakın neler oldu?  yazısında bir ay boyunca blog yazmak üzerine deneyimlerini aktarmış.

kişisel blog yazıları

     Biraz Mızmızlanıp Gidecem, yazısında çok önemli bir olaya parmak basmış. Baya da güzel yazmış. Koşturmaca değil gayret gerek yazısını çoğunuzun seveceğini umuyorum. Kişisel gelişimde arıyoruz ya mutluluğu. Asıl mutluluğun kişisel gelişmekte değil maneviyatta olduğunun altını kalın çizgilerle çizmiş. Ve bu kişilere de iki güzel örnek vermiş.

     Son yazımız ise Hikmet Hukumenoğlu’dan. İnternette blog üzerine yazıları okurken denk geldim kendisine. Deftersiz Olmaz yazısı çok hoşuma gitti. Defterleri bende severim. Ama bir defter üzerine bu kadar uzun bir yazı yazamazdım. Kendisi yazmış. Hem de okutturuyor.

     Geldik serinin ilk yazısının sonuna.  Bundan sonra da vakit buldukça ve sizde severseniz okunması gereken kişisel blog yazıları serisi devam edecek.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/blue-and-purple-color-pencils-159825/

Bloglar hakkında liste yapan bloglar...

     Bloglar hakkında liste yapan bloglar var. Her hafta ya da her ay, o zamana kadar ki blog yazılarından, kendilerine göre en iyi blog yazılarını bir liste yapıyorlar. Bir nevi o kişiye göre, öne çıkan blog yazıları yani. Son iki haftadır Doğuş Hakan Yılmaz, haftalık blog gündemi diye bir bölüm başlattı. İlk yazısında bana da yer vermiş. Buradan bir defa daha teşekkür ediyorum kendisine. Onun bu yeni başlattığı bölümü görünce, “Bu konu üzerinde yazmam gerek” diye düşündüm. Bu arada şunu da belirteyim: Doğuş, bu yeni haftalık listeyi Türkiye’nin Blog Yazarları Ajandası’nda tutuyor. Bu blog, kendisinin inisiyatifinde kurduğu bir blogtu.

Bloglar hakkında

     Bloglar hakkında listeyi bu sitede tutuyor. Ama asıl sitesi, seo ve blog hakkında yazılar yazdığı sitesi. Site ismi: Doğuş Hakan Yılmaz. Kendisi istikrarlı bir blogcu. Bu, haftalık blog listesi olayını uzun süre devam ettireceğini düşünüyorum. Blog Hocam’da hali hazırda böyle bir liste tutuyor. Onun listesinin adı ise, Blogger Günlüğü. Ben ilk duyduğum zaman bu ismi çok sevdim. Blog Hocam, bu işi yine hakkını vererek yapıyor. Her zaman ki gibi. Sanırım bu günlüğün belli bir zaman dilimi yok. Haftalık ya da aylık gibi. Ama yayınlayınca tam yayınlıyor. İnsanın beklediğine değiyor. Bir blogcunun işine yarayacak her şeyi bulabiliyorsunuz.

     Bloglar hakkında liste dendiği zaman, yazacağım kişiler kafamda belliydi zaten. Blog Hocam bunlardan biriydi. Sağolsun kendisi de bu günlük serisinde benim de yazılarıma yer verdi. Ve ben bundan çok büyük bir sevinç duydum. Gelelim son kişiye. Ben bu ilk listeleme işini onda gördüm. Evren Günlüğü’nden bahsediyorum. Evren Soyuçok’dan. İnternet günlükleri diye bir bölümü vardı. Çok sayıda bloğa yer verirdi bu günlüklerde. Hem de baya kapsamlı olurdu. O günlüğün dillere pelesenk olan birde sloganı vardı. İnterneti bloglar kurtaracak diye. Hafta sonunun tamamını bu günlüklere ayırmak zorunda kaldığından sanırım şimdilik bu günlüğü tutmaktan vazgeçti. Ben inanıyorum ki, ilk fırsatta tekrar başlayacaktır internet günlüklerini yazmaya. Bloglar hakkında böyle güzel listeler tutanlar varsa sizde yazın, haberimiz olsun.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/coffee-cup-mug-apple-4159/

Efsunvari blog 1 yaşında...


     Sevgili Efsunvari blog 1 yaşını tamamlamış. Kendisini çoğunuzun tanıdığını düşünüyorum. Eğer kendisinden hiç haberiniz yok ise şuradan bloğuna bir göz atabilirsiniz. 

     Bloğunda bununla ilgili yazısını görünce çok mutlu oldum. Kendisi buralarda olmayı hak eden bir Blogger. Kalemi kuvvetlidir. İyi yazar. Haftada en azından bir defa yazı girer. Bazı zaman bir hafta hiç yazı girmez. Bir girdi mi de 4-5 yazı birden girer. 

     Ayda yılda bir güncellenen bir blog değil yani. Gönül rahatlığıyla takip edebilirsiniz. Belli bir zaman aralığında da olsa bir blog güncellenmeli. 

     Eğer ne zaman güncelleneceği belli değilse takip etmek gelmiyor içimden. Gerçi takip ediyorum. Ama devamlı takip ettiğim blog okuma listeme almıyorum. Bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım. Onu da okumak isterseniz buradan okuyabilirsiniz. 

     Efsunvari ile daha yıllar boyu omuz omuza bu blog aleminde yol alacağımızı düşünüyorum. Çünkü o yazmayı seviyor. Yazmayı seven biri bloğu bırakmaz. Ancak çok istisnai bir durum olursa bırakır. Tabi ki böyle bir şey olmasın. 

     Blog dostluğumuz yıllarca devam etsin. Nice yıllara Efsunvari blog. İyi ki blog dünyasına adımını attın. O arkadaşına tekrar teşekkür et bence. Hani sana, “Gel blog açalım” diyen.

kişisel blog

İLK DEFA BİR KARA DELİĞİN FOTOĞRAFI MI PAYLAŞILACAK?
     Bu bilgiyi Barış Özcan abimden öğrendim. Kendisi normalde her pazar yeni video yayınlar. Ama ara ara perşembe günleri de duruma göre video atar. Bu sefer perşembeyi beklemeden çarşamba gününden paylaşmış. İçi içine sığmamıştır. 

     Uzay severler olarak bu tip haberler bizim için çok önemlidir. Kara delikler benim çok merak ettiğim bir konu. İçinde ne var sorusu mesela aklımı kurcalar durur. Bunu bilim hala bulamadı. Ama çalışmalar devam ediyor. 

     Barış Özcan’ın videosundan öğrendiğim bir başka bilgi de şu ana kadar gördüğümüz kara delik fotoğrafları gerçek değilmiş. Teoriden yola çıkılarak yapılan simülasyonlarmış. İşte gelecek hafta 10 Nisan’da gerçek bir kara delik fotoğrafının dünya ile paylaşılacağını düşünüyor Barış Abi. Bu çok heyecan verici. O günü şimdiden iple çekmeye başladım.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/blank-business-close-up-composition-261571/

Yaz biterken bende olup bitenler...

     Takip ettiğim bazı bloglarda yaz biterken değerlendirmeleri yapıldığını gördüm. Bunun üzerine ben de kendi değerlendirmemi yazmak istedim. Haziran ayı gelmiş, fakat hala ortalık tam manasıyla ısınmamıştı. Dışarısı sıcak, evin içi ise soğuktu. Haziranın ortalarına doğru bu durum düzeldi.  Yaz ayı bloğum açısından çok verimli geçti. Çoğunlukla günü gününe yazı girdim. Takipçi sayım arttı. Ve yepyeni bloglar tanıdım. Ama en büyük değişikliği sona sakladım. Edebiyat bloğu olmaktan vazgeçip, kişisel blog oldum. Bu benim açımdan devrim gibi bir karardı. Kitap delisi değilsen, kitap üzerine blog açma. İnanın gitmiyor, yazamıyorsun. Ben çok isterdim şöyle bir şeye, deli divane aşık olayım. Onunla yatıp, onunla kalkayım.


yaz biterken, kişisel blog, yaşadıklarım


                                       OKUMA DÜZENİM BOZULDU
     Böyle bir konuya hakim olmadığım için, yaz biterken bloğumu kişisel blog yaptım. Hayattaki her şey üzerine yazıyorum şimdi. Yaz ayı, kitap okumak açısından da çok iyi geçti. Bir yandan kitap okumak, bir yandan blogları okumak, diğer yandan köşe yazılarını okumak. Yoğun bir okuma dönemiydi benim için. Ama son günlerde bu düzen bozuldu. Bir hafta oldu kitap okuyamıyorum. Köşe yazılarını her gün okurdum. Şimdi iki-üç günde bire düştü. Takip ettiğim blog yazılarını bunlardan ayrı tutmak gerekir gerçi. Blog yazılarını okuma konusunda, baya bir istikrarlıydım. Ta ki birkaç güne kadar. Tekrar bu üçünü bir düzene sokmakla işe başlayacağım eylül ayında.
                                  BLOGLARDA ÇOK OKUNAN YAZILAR
     Bu yaz ayı içerisinde Toyota’da işe başlama gibi bir durumum oldu. Hatta bunu blogda da yazdım. Ama her zaman işler, insanın istediği gibi gitmiyor. Servis güzergahındaki problem nedeniyle Toyota’da çalışma işi yattı. Servis benim bulunduğum yerden çok uzakta bir yerden geçiyordu. Ama Toyota’ya giremedik diye iş aramaktan vazgeçmedim. Yine devam ettim aramaya. Ve sonunda bir şeyler olacak galiba. Bunu da yakın zamanda blogda yazabilirim. Bu dönemde okuduğum blog yazılarında dikkatimi çeken bir şey oldu. Blog yazılarından en çok okunanlar karamsar, umutsuz, acı ile yoğrulmuş yazılardı. Millet olarak acıyı seviyoruz galiba. İşte yaz biterken yaşadıklarım ve edebiyat bloğundan kişisel blog olmam.



Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

Duyuru: İki yeni kişisel blog açtım...


     Blog dünyasında her zaman yeni şeyler deniyorum. Kısa yazıyorum, uzun yazıyorum, blog açıyorum sonra tekrar kapatıyorum falan filan. 

     İşte bu yeni şeylere iki blog ekledim. Daha önce üç blog eklemiştim. Onları sonra kapattım. Hiç kimse kapatmak için blog açmaz tabi. 

     Ama istediğim gibi gitmeyince kapattım. Umarım bu iki yeni blog uzun dönemli olurlar. 

     Yaşamdan Yazılar bloğum her zaman açık kalacak ve yazmaya devam edeceğim. Sadece eskisi gibi her gün yazmayacağım buraya. 

     Planım şimdilik hafta sonları yazmak. Ama diğer iki bloğumda çok aktif olarak devam edeceğim yazmaya. 

     İlki, Günlük Blog Yazıları bloğum. Adı üstünde günlük blog. Her gün burada yazı bulacaksınız. 

     Diğeri Kişisel Blog Yazıları bloğum. Burada ise bazen her gün bazen iki üç günde bir yazılar bulacaksınız. İşte böyle.

Yeni blogları nasıl keşfediyorum?

     Yeni blogları nasıl keşfettiğimi yazmak istedim size bugün. Blog keşif etkinliklerinin dışında benim söyleyeceğim. Kendime has. Blog okumada pek iyi olduğumu söyleyemem. Okunacak çok blog var. Fakat benim o kadar zamanım yok. Birde yavaş okuyorum. Bunun da etkisi büyük. Sevgili Deep nasıl yetişiyor da bu kadar bloğu okuyor hayret ve tebrik ediyorum kendisini. 

     Genelde hafta sonları yani tatillerde blog okuma sayılarım yükselir. Bana kimler yorum yapmışsa hepsine gider, teker teker yazılarını okuyup yorumlarımı yaparım. Eğer fazladan tatilim olursa- bayram tatilleri gibi mesela- o zaman yeni blog keşiflerine çıkarım. Çok basit bir şekilde yapıyorum bunu da. Ben bu durumu mu televizyonlar arasında zap yaparsın ya ona benzetiyorum. Bu da bloglar arasında zap yapma oluyor. 

     Yeni blogları şöyle keşfediyorum: Mesela Deep’in yazısını okuyorum- genelde hiç tanımadığım bloglar Deep’e yorum yaptıkları için- yazısına yorumumu bırakıyorum. Sonra Deep’in yazısına kimler yorum yapmış onlara bakıyorum. Onlardan birine tıklıyorum. O bloğun en son yazısına yorumumu yapıyorum. Eğer en az haftada bir defa ya da 15 günde bir yazı giriyorsa onu takibe alıyorum. Kırk yılda bir yazı giriyorsa takibe almıyorum. 

blog keşif etkinliği

     Bana devamlı güncellenen bloglar lazım çünkü. Blog yazarı ile devamlı yazıyorsa bir bağ kurabiliyorum. Takibe aldım ve yorum bitti mi? Bu sefer o yazıya yorum yapan bloglara bakıyorum. Yine onlardan birine tıklıyorum. Yine az önceki işlemlerden geçiyor. Sonra o yazıya yorum yapan diğer bloğa. Böyle böyle devam ediyorum. İşte benim blog keşif etkinliğim bu şekilde. Kendi kendime etkinlik yapmış oluyorum. Bir oyun gibi. Ama zevkli bir oyun. 

     Bugün yine bunu yaptım. Blogdan bloğa geçtim. Takibe aldığım bloglar da oldu. O kadar çok blog var ki. Hepsine yetişmek çok zor. Benim genelde takip ettiğim blog listem var. İlk etapta onları yorumsuz bırakmamaya çalışırım. Ondan sonra bloğa yorum yapan ama bu listenin dışındakiler gelir. En sonda bu bloglar arası sörf yapma. Hangisi daha uygun bir kavram oldu sörf mü, zap mı? Bilemedim şimdi.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/xjSkI_seiZY

Yorumsuz blog yazısı bırakmamaya var mısınız?


     Elimden geldiğince her blog yazısına yorum yaparım. Hatta sırf yorum yapacağım diye klasikleşmiş şeyler yazarım. “Çok güzel yazmışsın. Eline sağlık” gibi.  Ya da, “Bu faydalı bilgi için teşekkürler” tarzı. Ama ne yapayım. Aklıma başka bir yorum da gelmiyor. Ama o yazıyı da yorumsuz bırakmak istemiyorum. Eğer bir yazıyı yorum yapmadan kapatırsam, kendimi suçlu gibi hissediyorum. 

     Yorum, bir blog yazarı için çok önemlidir. Onu tekrar yazmaya teşvik eder. “Yazdıklarım boşa gitmiyormuş. Bak, okuyorlar ve yorum yapıyorlar” der. Bu nedenle yorum yapmaktan kaçınılmamalı. Gerekirse çok bilindik yorumlardan biri yazılmalı. “Kalemine sağlık” denilmeli. Blog yazarı bunu görsün. İnsan, denetlenmeyi bekleyen yorumlar kısmında hiç yorum görmeyince morali bozuluyor. Ama birde 4-5 tane yorum olduğunu görünce. Sayfa baştan aşağıya yorum dolu olunca. O kadar büyük bir moral oluyor ki ona. 

Blogda yorum yapma

     Bu yazıyı okuyan herkese sesleniyorum. Benim yazılarıma yorum yapmak isteyip de, “Her zaman eline sağlık da denilmez ki. Boşver, yorum yapmayayım” diyen varsa, artık demesin. Gönül rahatlığıyla ne istiyorsanız yazın. İsterseniz hep aynı şeyi yazın, ama yazın. 

     Bazen blog yazılarında hiç yorum görmüyorum. O yazıya hemen yorumumu yapıyorum. Hiçbir blog yazısı yorumsuz kalmamalı. O yaptığım yoruma blog yazarı o kadar candan bir cevap veriyor ki. “İyi ki o yorumu yapmışım” diyorum. Ya da şunu yapın. Yukarıdaki tüm yazdıklarımı unutun. Hiç yorum almamış bir blog yazısı gördüğünüzde, muhakkak ama muhakkak yorum yapın. 

     Ben ilk yorumumu aldığımda ne sevinmiştim. Havalara uçmuştum. Bir kişi, benim bloğuma yorum bırakmıştı. Hangi yazıma ve yorum nasıl bir yorumdu hatırlamıyorum şimdi. Belki de deminden beri bahsettiğim standart yorumlardan biriydi. Ama ben çok sevinmiştim. Bir ara da o yazıma ve ilk yorumuma bakayım. Merak ettim şimdi bak. Hatta bundan güzel bir blog yazısı bile çıkabilir. Hemen bunu listeme alayım. Sonradan unutuyorum. Telefonda, Google Keep uygulamasına not ediyorum. Bu arada bu konu hakkında yazmak isteyenler de yazabilir. “Şimdi bu yazıyı yazarsam, Cem bunu ben yazmıştım” der diye düşünmeyin. Yazın.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/close-up-view-indoors-instrument-pencil-141966/

Kapatma kararı alan iki kişisel blog hangileri?


     Takip ettiğim iki kişisel blog, bloglarını kapatma kararı aldı. Bunlardan biri: Mustafa Alnıak, diğeri Mustafa Sönmez. Evet, ikisinin ismi de Mustafa. Evet, adaşlar. Evet, tanışıyorlar. Evet, ikisinin blog konusunda ortak bir videoları da vardı. O video çok güzeldi. Sonradan nedense kaldırıldı o video. 

kişisel blog

     Mustafa Alnıak’ın bloğunu kapatma sebebi: Blog yazılarını yakın çevresinin de okuması nedeniyle eskisi gibi özgürce yazamamaktan rahatsız. Ama blog dünyasına tamamen elveda demiyor. Gizli yazarlı bir blog açacak. Orada istediği gibi yazacak. İsteyenlere yeni site ismini de vermeye hazır. Bunun için ona mail atmanız yeterli.

     Mustafa Sönmez’in bloğunu kapatma sebebi ise: Artık kişisel blogların okunmadığını, blog yerine WattPad’in tercih edildiğini söylüyor. Artık kendisi de WhatPad’de ve Youtube’de devam edecekmiş. Oda isteyene yeni adresini verebileceğini söylüyor.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/Hv5vQ8AkbAs


Yazacak konu bulamayanlara 101 fikir...

     Blogda yazacak konu bulamıyorum. Bu nedenle internette araştırma yapıyorum. Neler yazabilirim diye. Bu araştırmalarım sırasında Mehmet Erbay’ın, blog konuları arayanlara 101 blog yazısı fikri yazısı ile karşılaştım. “101 tane mi? O kadar da olmaz. Bakalım neymiş bu konular?” dedim. Şunu söyleyebilirim. Bu zamana kadarki en kapsamlı blog yazısı fikirlerini barındıran blog yazısı bana göre. Çoğu blog yazısı önerisinde, “Bunu da yazarım, bunu hepten yazarım, gerçek lan bu niye benim aklıma gelmedi?” dedim. Diğer bloglarda da geldim blog konuları yazılarına. Ama onlarda görsel yoktu.

blog konusu

     Bilmem kaç fikir alt alta sıralanmış. İnsan okurken sıkılıyor yav. Ama bunda öyle değil. Teması çok güzel. Okurken yormuyor. Hele bir yazı tipi var. Hayran kaldım. Bu yazı tipini kendi yazılarımda da kullanacağım. Yazı arasına çok güzel görseller eklemiş. Yazıyı okurken daha da bir zevk alıyor insan. Belki bu yazıdan daha önceden haberiniz olmuştur. Olanlar tekrar okusun. Ama haberi olmayanlar için büyük bir kaynak olacak. Ve ayrıca yazacak blog konusu arayanlara çöldeki su gibi gelecek. 

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/blogging-blur-business-communication-261662/

En büyük hayalim...(MİM)

     En büyük hayalim, mimi ile sizlerleyim. Bu da sanki bir radyo ya da televizyon programının açılışı gibi oldu. Yazıya nasıl başlayacağımı bilemedim. Girift beni mimlemiş. Akşam saatlerinde yazısını okurken gördüm. Mimlenenlere bir baktım. “Aaa ben” dedim. Bugün yazı da yazmamıştım. “En iyisi mi, mimi hemen yapayım. Sonra unutuyorum” dedim. 

     Şu anda saat 22:45 ve bu yazıyı kaleme alıyorum. Günlerden Pazar. Yarın iş var. Pazartesi sendromlu olarak yapıyorum bu mimi. Sevgili Girift’in yazısına şuradan bakabilirsiniz. Benim öyle koca koca hayallerim yok. Mesela bir Elon Musk gibi, marsa insan göndermeyi hayal etmiyorum. Ya da dünyanın en büyük blog yazarı olmayı da hayal etmiyorum. Aslında iyi bir hayalmiş. Dünyanın en büyük ve en tanınmış blog yazarı. Hakikaten şu an dünyada en büyük blog yazarı kim? Bilen varsa yorumlara yazsın. Merak ettim bak.

     Küçükken Cem Kazan polis yazarmışım evin duvarlarına. Büyüdüğümde hiç polislik hevesim olmadı. Nereden tutturduysam polis olacağım diye. Benim hayalim çok basit aslında. Beni takip edenler bilirler. Bunu da devamlı okumaktan sıkılmamış olmalarını umarak, yazarak geçinmek diyorum. Yani sadece blog yazarak para kazanmak. Blog yazarak geçimimi sağlamak. Ama bu şartlarda mümkün gözükmüyor. 

En büyük hayalim

     Pucca gibi ünlü olmayı kim istemez. Bu arada Pucca ile ilgili yazdığım yazıya da isterseniz şuradan bakabilirsiniz. Pucca’yı sevmeyenler olabilir. Bende pek hazzettiğimi söyleyemem. Ama bir gerçek var ki, blog yazarak ünlü olmuş. Bu arada Pucca’nın yazılarını okudum. Yazılarıyla ilgili sorunum yok. Karakter olarak pek sevmiyorum. 

     Çok merak ediyorum. Acaba şu andaki blog grubundan, ileride böyle meşhur olacaklar var mı aramızda? Günlük olarak şu şekilde bir hayatımın olacağını hayal ediyorum. Sabah 9-10 gibi uyanmak isterim. Sonra bir kahvaltı. Sonra bir haber kanalları turu. Sonra sosyal medya. Öğleden sonra otururum yazımın başına. Özene bezene yazarım yazımı. Sonra takip ettiğim blog yazarlarının yazılarını okurum. Sonra takip ettiğim ulusal köşe yazarlarının yazılarını. Sonra da kitap okumaya geçerim. Büyük bir gazetede yazmaya başladıktan sonra bloğum ne olacak peki? Onu da o zaman düşünürüz değil mi? En büyük hayalim bu benim dostlar.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/man-sitting-on-dock-1060515/

Bir zamanlar blog yazanlar gazetelere haber olurmuş...

Bir zamanlar bloglar çok meşhurlarmış. Hatta bazı bloglar yaşadıkları yerlerin yerel gazetelerine çıkmışlar. Sonra hayatımıza YouTube girmiş.

Video girmiş. Artık insanların ilgisi okumaktan çok izlemeye kaymış. Orada blogdan bir kopuş olmuş. Bunun yanında sosyal medyalar da blog dünyasını etkilemiş.

Mesela Twitter. Bilmem kaç karakterle duygularını ifade etmeye başlamış insanlık.

NE UZUN YAZI YAZAN, NE DE UZUN YAZI OKUYAN KALDI…

Ne uzun uzun yazılar yazan bloglar kalmış ne de uzun uzun yazıları okuyan blog okurları.

Her şey hızlı yaşanmaya başlamış.

Sonra 10 dakikalık videolar da uzun gelmeye başlamış bizlere. 10 saniyelik, 15 saniyelik videolar popüler olmuş.

VİNE İLE BAŞLADI HER ŞEY…

İlk bu tip kısa videolar Vine diye bir uygulama vardı. Orada meşhur olmuştu diye hatırlıyorum.

Sonra YouTube da bu videolara benzeyen shorts video çıkardı. Şimdi artık videonun shorts olanı, yazının tweet hali makbul.

Ben de bunu düşünerek çoğu zaman yazılarımı hep kısa kısa yazdım. Genelde 100 kelimelik yazılarla doldurdum bloğumu. Belli ölçüde etkileşim de aldım.

EN AZ 300 KELİME İSTERİM DİYE TUTTURAN GOOGLE…

Ama Google’ın blog yazılarında görmek istediği kelime sayısı- farklı farklı rakamlar söyleyenler olsa da- en az 300 kelime.

Ama her zaman 300 kelime yazamadım. Kimi zaman 50 kelime yazdım- 100’den bile düştüğüm zamanlar oldu yani- kimi zaman da 100 kelime.

ŞAPKADAN TAVŞAN DEĞİL BU YAZI ÇIKTI…

O anki ruh halime göre bir yol tutturdum yani. Aslına bakarsanız bu akşam bu konu hakkında yazmak yoktu aklımda.

Genelde güncel konular üzerine yazarım. Ama bu akşam güncel konular üzerine yazmak gelmedi içimden. Ben de aklıma ilk gelen konuyu yazdım.

BU DEVİRDE BLOG YAZMA HEVESLİSİ GÖRMEK…

Blog yazmaya yeni başlayacak olan ve benden fikir almak isteyen bir kişi yazdı geçenlerde. Hala blog yazmaya hevesli birilerini görmek sevindirdi beni.

Kendisine edindiğim tecrübelerden birkaç şey paylaştım. Aslında bilindik şeyler. Çok da sihirli formüller değil yani.

SİHİRLİ OLMAYAN O FORMÜLLER…

“Çok sevdiğin bir konu varsa her zaman onun üzerine yaz. Eğer belli bir konu üzerine yazmayacaksan da ne istiyorsan onu yaz. Boşver bloğun her telden olsun.” gibi şeyler.

Umarım blog yazmaya başlamıştır o kişi.

Dolma kalem ihtiyacından niş bloğa uzanan bir yazı...

     Bir tane blogger anlatıyor. Dolma kalem almak istemiş. Ve internette dolma kalem üzerine araştırma yapmış. Ama önüne çıkan yazılar, hep İngilizce kaynakların Türkçe çevirileriymiş.

DOLMA KALEM BLOĞU…

     Sonra bir bloğa rastlamış. Bu blogda sadece dolma kalem üzerine yazıyorlarmış ekip olarak. Dolma kalemleri alıyorlar, kullanıyorlar ve daha sonra da tecrübelerini yazıyorlarmış. Bu şekilde yazıları çeşitlenmiş. En iyi dolma kalem markasından tutunda, kalem dünyasıyla ilgili her şeyi yazıyorlarmış.

niş blog yazmak
foto kaynak: unsplash.com


DOLMA KALEMDEN ANLIYORSUNUZ…

     Bizim blogger arkadaşımızın kaldığı kent olan Kocaeli’de istediği dolma kalemi bulamamış. İstanbul’a gittiği bir dönemde bir kırtasiyeye istediği dolma kalem markasını söylemiş. Adam şaşırmış, “Dolma kalemden anlıyorsunuz galiba” demiş. Çünkü istediği dolma kalem, en kaliteli olan dolma kalemlerdenmiş.

BONUS YAZI: Yılmaz Erdoğan yazmaya nasıl başlamış?

DOLMA KALEMLER ÜZERİENE YAZMAYA BAŞLAMIŞ…

     Yani bu dünyadan haberi olmayanların ilk etapta isteyebilecekleri bir marka değilmiş. Bizim blogger arkadaşımız sevinmiş bu duruma. Çünkü hayatında daha ilk defa dolma kalem alacakmış. Ve daha bu aşamada dolma kalemlerden çok iyi anlayan biri olarak görünmek çok hoşuna gitmiş. O günden sonra kendi bloğunda da dolma kalemler ile ilgili yazılar yazmaya başlamış.

BU BLOGGER: HASAN TANDOĞAN…

     Kendisi bir bilgisayar öğretmeni. Ve aynı zamanda da bir blog sevdalısı. Esli bloggerlardan. Hasan Tandoğan. Eğer Google’a Hasan Tandoğan blog yazıp aratırsanız karşınıza çıkacaktır.

     Peki kendisinden nasıl haberim oldu? Bir başka blogcu Evren Soyuçok ile YouTube üzerinden yaptıkları, blog okuryazarlığı nasıl arttırılır başlıklı sohbetlerinden. Yine YouTube üzerinden bu yayına ulaşabilirsiniz.

NİŞ BLOĞUN ÖNEMİ…

     Hani niş blog neden önemli deniyor ya. İşte bu yüzden. Niş blog sayesinde başkalarına yardımcı olma fırsatınız daha çok. Ve aynı zamanda reklamlardan gelir etme şansınız da artıyor böylece.

BONUS YAZI: Niş blog olsam hangi konularda yazabilirim?

DENEYİMLERİNİZİ BLOĞUNUZDA YAZIN…

     Dolma kalem üzerine blog sayesinde Hasan, en kaliteli kalemi aldı ve dolma kalem dünyasına giriş yaptı. Öteki türlü, eğer o blogla karşılaşmamış olsaydı, deneme yanılma yöntemiyle kendi kendine öğrenmek durumunda kalacaktı. İşte deneyimler bu kadar önemli. Eğer siz de bir şey deneyimlediyseniz bunu muhakkak blogda yazın. Yazın ki, sizin gibi sorun yaşayan ve çözüm arayan insanlara faydanız olsun.

ÖRNEK BİR DENEYİM YAZIM: A101’den telefon alınır mı?

     Hem o yazının okunma oranları normal yazılarınızdan çok daha fazla olacaktır hem de insanlara faydalı olmanın mutluluğunu yaşayacaksınız.

SatırArasıMim #1

     Bugün, “Ne yazsam, ne yazsam?” diye düşünürken bir mim haberi geldi. Yağmur Yağar’dan. Yağmur Yağar’ın beni mimlediği blog yazısı için buraya, hala mim nedir bilmeyen arkadaşlarımızda buraya tıklayabilirler.  Sonra baktım. İlk başta bu mimi başlatan Emre Bektaş’da beni mimlemiş. Teşekkürler kardeşim diyerek ona da burdan selam çakıyorum :) Bu arada Emre’nin bizi mimlediği yazısına da buradan bakabilirsiniz. Yağmur Yağar yine enteresan ve güzel bir mim yazısı kaleme almış. Bende kendi tarzımla bu mimi cevaplamaya çalışacağım. İlk soru gelsin o zaman.

mim, kişisel blog, yazmaya nasıl başladım


    1)    Nasıl blog yazmaya başladınız   Blog yazmaya başlama hikayemi daha önce birkaç kez yazmıştım. Ama bu mim sayesinde yine yazayım. Benim yazmaya başlama hikayem öyle Yağmur Yağar’ın ki gibi enteresan değil :) Çocukluktan beri kitaba, yazmaya karşı hep ilgim vardı. Ben de köşe yazarları gibi yazmaya heves ederdim. Sonra kendim bir defter tutmaya başladım. Günlük değil ha. Güncel olayları yorumladığım bir defterdi. Benim bu bloglarla, Blogger’la hiçbir bilgim yoktu. O zamanlar bilgisayarım da yok tabi evde. Aslına bakarsan internetle de pek alakam olduğu söylenemezdi. Son bu akıllı telefonların çıkmasından sonra internet hayatıma girdi. Facebook, Twitter ve köşe yazılarını okumak için. Sonra günlerden bir gün. Arkadaşım Yaşar Arslaner’in çalıştığı ofise ziyarete gittim. Onunla oturmuş ordan burdan muhabbet edip, internetten bir şeyler izliyorduk. Konu nasıl geldiyse yazmaya geldi. Oda bana bloggerdan bahsetti. Tabi bende heyecanla atıldım konuya. Hemen orda bana Blogger’dan bir hesap açtık. Özellikle belirtiyorum Blogger diye. Çünkü hiç Wordpress kullanmadım. İşte o gün bugündür bu sitede yazılarımı yazıyorum.

     2)    Bloğunda daha önce yazamadığın bir tarzda yazacak olsan bu ne olurdu?
Teknoloji olurdu. Az çok bu teknoloji işlerine ilgi duyuyorum. Yeni çıkan telefonlar, bilgisayarların arızalarının giderilmesinin yolları vs. Bunun dışında bir tarz aklıma gelmiyor. Çünkü zaten bir kişisel blog olarak ne istersem yazıyorum.
     3)    Bloglarda en çok okumayı sevdiğin konular nelerdir?
Ben genelde konu ayırmam. Ne bulursam okumaya çalışırım. Tabi doğal olarak makyaj ve moda blogları dışında :)     
    4)    Hayatta en çok yapmak istediğin üç şey nedir?
Dur bakayım. Düşünüyorum. Hemen blogla ilgili aklıma bir şey geldi. Blogdan para kazanmak. Ama öyle böyle değil milyon dolarlar falan :) Şaka şaka. Kendimi geçindirecek kadar kazansam yeter. Ha milyon dolarlar kazanırsam almaz mıyım, bırakır mıyım? Tabi ki bırakmam. Alın terimle kazanmışım sonuçta :) Aklıma başka bir şey gelmiyor. Tam bir rezillik. Kendime hemen, ölmeden önce yapılacak 100 şey kitabı almalıyım :) Şuna bak başka bir şey gelmiyor aklıma. Ha tamam geldi. Ölmeden önce şu uzaylı olayı gerçek mi değil mi onu öğrenmek isterdim. Birde bi filmimiz Oscar alsın be kardeşim :) Neyse sonunda üç şeyi tamamladım.
                                                            MİMLENEN
Blog dünyasında daha o kadar çevre yapamadık. Zaten Emre benim mimleyeceklerimi mimlemiş. Ama durun bir kişi var. Simur’un Kalemi. Burdan kendisini mimliyorum :) Herkese sevgiler ve saygılar.
NOT: GÖRSELİ YAZIDA PAYLAŞALIM LÜTFEN :)

Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
    




Bir mim yazısı daha bitti: Blogger mimi 2019...


Deli Kızın Bohçası beni mimlemiş. Mimin adı: Blogger mimi. Kendisine beni mimlediği için çok teşekkür eder ve onun mim yazısının linkini de buraya bırakırım.

BLOG DÜNYASINA NASIL ADIM ATTIN? HADİ ANLAT BİZE.
Lise arkadaşım Yaşar sayesinde. Blog diye bir dünyadan haberim yoktu. Yazma hevesim olduğunu görünce bana Blogger’dan bahsetti. Ve hemen o an bloğu açtık. O olmasa kim bilir ne zaman haberim olurdu.

BLOĞUNU KISACA TANIT DESEK NELER SÖYLEMEK İSTERSİN?
Bu bloğu açarken amacım hayatın içinden yazılar yazmaktı. O yüzden bloğumun adı Yaşamdan Yazılar. Ama daha çok güncel olaylar ve televizyon üzerine yoğunlaştım. Bunu bile isteye yapmadım. İçimden ne geldiyse onları yazdım. Ama artık daha çok yaşamın içinden şeyler yazmak istiyorum. Haşmet Babaoğlu’nun siyaset yazmaya başlamadan önceki yazıları gibi.

YAZARKEN OLMAZSA OLMAZLARIN NELERDİR?
Sessiz ortamlarda yazıma daha fazla konsantre olabiliyorum. Arada bazen kısık seste müzik de eşlik edebiliyor. Ama daha çok sessiz ortam tercihimdir.

bog mimi
foto kaynak: unsplash.com
NE SIKLIKLA YAYIN GİRİYORSUN?
Genelde her gün yazı girmeye çalışıyorum. Ama bu beni çok yoruyor. O nedenle ara verdiğim dönemler oluyor. Sonra yeniden dönüyorum blog yazmaya.

DEĞİŞTİREBİLME İMKANIN OLSAYDI BLOGGER’DA NEYİ DEĞİŞTİRİRDİN?
Şu eklenti olayına bir çözüm bulsa ne güzel olur. Yok şu kodun altına ekle, yok bu kodun üstüne. Bu kadar teknik şeyle uğraştırmasa bizi. Ama buna rağmen ben Blogger’dan memnunum.

YAZILARIN İÇİNDE EN FAYDALI BULDUĞUN YAZIN VE YAZILARIN NELERDİR?
Ben blogda bilgi amaçlı yazılar kaleme almıyorum. Herhangi bir konu hakkında düşüncelerimden ibarettir bu blog. O nedenle burada yazı olarak sevdiğim yazılardan birkaç tanesini paylaşmak isterim. “Akşamı yaşamak” ve “Yağmur da sevdaya dahildir”.

SENİN SEVDİĞİN BLOG TÜRLERİ HANGİLERİ?
Sadece blog üzerine yazan bloglar. Bloğumuzu geliştirmek için neler yapmamız gerektiği üzerine yazan bloglar. Bunun dışında hayata dair yazanlar. Sevincini, üzüntüsünü, başından geçen bir olayı anlatan yazılar.

BLOĞUNLA İLGİLİ İÇİNE SİNMEYEN YA DA DEĞİŞTİRMEK İSTEDİĞİN BİR ŞEYLER VAR MI?
Hala teknik yönden eksikleri olduğunu düşünüyorum. Blog  temam iyi gibi. Ama daha iyisini bulursam değiştiririm tabi.

BLOĞUNLA İLGİLİ HEDEFİN NEDİR?
Para kazanmak. Ama daha kazanamadım.