Biraz başım ağrıyor ve hava kararmaya başladı. Yavaş yavaş gecenin hükümranlığı başlayacak. Tüm sokak lambaları ve evlerin ışıkları yanacak birer birer. Baş ağrısı için belki de erkenden yatmalıyım. Kişisel gelişimciler son zamanlarda her şeyi kişisel algılama olayına taktılar gibi gözüküyor. “Her şeyi kişisel algılamayın” diyorlar. Ben her şeyi kişisel almıyorum. Yoksa alıyor muyum? Dur! Bunun üzerine bir kafa yorayım ben. Bir kafede oturmuş, tek başına kahve içiyorsun. Bir yandan da kitabını okuyorsun. Hem insanların içinde olmuş oluyorsun hem de yalnız başına takılıyorsun. İki duyguyu bir arada yaşıyorsun. Ama şu var ki: İnsan zaman zaman gerçekten yalnız kalmalı. Herkesten uzak. İnsan şarj oluyor resmen.
Her şeyi kişisel algılamak...
Her hafta bir kitap, okuyamıyorum...
Pazartesi
ve tam da öğlen saatinde yazıyorum bu yazıyı. Çatılarda hala kar var. Ama bir
yandan da güneş çıktı. Birkaç buz sarkıtı da gördüm. Zaten yarından itibaren
hava açacakmış ve kar yağışı duracakmış. Bu akşam Galatasaray- Fenerbahçe
derbisi var. Bir Galatasaraylı olarak ümitli değilim. Çünkü top falan oynadığımız
yok kaç aydır. İnstagram’da her hafta bir kitap okuyun ve yıl sonu nasıl
değiştiğinizi görün gibisinden bir söz vardı. Ama sorun şu ki ben her hafta bir
kitap okuyamıyorum. Bazen ara veriyorum okumaya, bazen bir ayda bir kitap
bitiriyorum. Düzene sokamadım yani kitap okumayı. Mesut Özil ve Ünal Karaman,
AKP’ye katılmış. Bir tanesi demiş ki, “AKP’nin orta sahası bizim takımdan iyi
oldu” Bu mizahı yapan insanlara hayranım.
Ölümle barışmak...
Bir
tane YouTuber, psikoloğa gitmiş. Tüm korkuların altında yatan tek gerçek nedenin
ölüm korkusu olduğunu söylemiş gittiği psikolog. Bence de doğru. Ölümü
görmezden gelerek bir yaşam sürmeye çalışıyoruz. Belki de gün gelip ölecek
olmamızı kabullenmeliyiz. Ölümümüzle, barışmalıyız. Bazen gerçekten
elimizdekilerin kıymetini bilmiyoruz galiba. Hayatınızı bir düşünün bakalım.
Siz de kıymet bilmiyor musunuz? Tükenmez kalem dolu görünüyor. Mürekkep dolu
yani. Ama yazmaya gelince yazmıyor. Bize niye bu eziyeti yapıyorsunuz tükenmez
kalemler? Ramazan ayına az kaldı. Sıcacık pidenin kokusunu burnuma geldi sanki.
Hadi hocam, oku artık ezanı. Daha cumhurbaşkanlığı seçimleri için tarih bile belli
değil ama CHP, adaylık için kendi içinde seçim yapacakmış. Ne gereği var.
Seçimi kaybetmek için şimdiden çalışmalara başladı CHP.
İnziva...
İnsan
olmadan yapabileceği bir iş var mı ki insanın? Ulan illa inzivaya mı çekilelim
kardeşim. İnziva deyince mağaraya ya da bir ormana yerleşmek geliyor benim aklıma.
İnziva dediysek de o kadar değil. Ben zaten yapamam. Telefonsuz ve
bilgisayarsız. Zaten amaç insanlarla muhatap olmamak, telefonsuz ve
bilgisayarsız kalmak değil. Now adı başkasınınmış ve şikayet etmişler RTÜK’e. Bir
ay içinde yeni bir isim bulması gerekiyormuş Now’un. Öyle bir isim önerin ki,
daha önce duyulmadık olsun. Kanal bir daha adını değiştirmek zorunda kalmasın.
Selçuk Tepeli bu konu hakkında bir şey dedi mi duymadım. Bu arada kanalın
isminin değiştiği kaç ay oldu. Anca mı akılları başlarına gelmiş bu adamların. Gün
geçmesin ki bir dizide aile hayatına aykırı bir şey görmeyelim. Alın size son
örnek Şakir Paşa Ailesi. Kayınpeder ve gelin, yasak aşk yaşıyor.
Cumartesi, sade poğaça ve kitap okumak...
Bugün
cumartesi ve çalışmıyorum. Ama buna rağmen dün gece iyi uyuduğumu söyleyemem. Bazen
böyle iyi uyuyamıyorum. Komşunun getirdiği sade poğaçalar vardı. Çayla beraber
onlardan yedim. Atv’de, Bir Gece Masalı dizisinin tekrarı vardı. Biraz onu
izledim poğaçaları yerken. Ondan sonra biraz kitap okudum. Edebiyatçılarımızın
Çocukluk Hatıraları kitabın adı. Sonra bloglara yorum yaptım. Gün akıp gidiyor
böyle işte. Eski yazılarımdan birini okudum. Bazen beğeniyorum, bazen de hiç
beğenmiyorum eski yazdıklarımı. Ama yine de silmiyorum. Boşver kalsın. Onların
hepsi benim bebeklerim. Uzi’nin, Neon adlı şarkısını dinliyorum. Sesi, aynı Ben
Fero’nun ki gibiydi. Gerçekten nerelerde bu Ben Fero? Ortalığı bir dağıttı ve
kayboldu gitti arkadaş.
Hayatın kitap olmasın, hayatının bir bölümü kitap olsun...
Hayatınız
kitap okumak olmasın. Hayatınızın bir bölümü kitap okumak olsun. Kitap
okumadığınız anlarda hayatı yaşayın. İzlediğim bir YouTube videosundan
çıkardığım ders. Biz millet olarak her şeyi zirvede yaşamayı seviyoruz. O
yüzden bir takım sorunlar baş gösteriyor böyle.
ÖNEMLİ
OLAN…
Önemli
olan YouTube’da kanal açmak değil. Önemli olan: Anlatacak bir konunun olması.
BU
ÇİKOLATA HARİKA DOSTUM…
Eti’nin,
Ahenk adındaki çikolatası. Çok beğendim. Bol çikolatalı. Çikolata krizlerine
kesin çözüm.
DEVAMLI
İŞ DEĞİŞTİRMEK Mİ?
Mert
Başaran, iki/üç yılda bir iş değiştirmemiz gerektiğini söylüyor. Konforuna
düşkün olan bizlerde nerede o yürek?
GEÇMEYEN
SALGIN…
Yine
salgın varmış. Herkes yatak döşek yatıyor. Herkesin söylediği tek şey var:
Haftalarca geçmiyor.
DENGE…
Evet,
nostalji yapmak lazım ama takılıp kalmamak da lazım. Hayatta her zaman dengeli
olacaksın.
HOCAM,
ÖNERİLERİN TEHLİKELİ Mİ?
Canan
Hoca iyi hoş da. Bazı önerileri gerçekten tehlikeli olabilir mi? Bir hasta dava
açmış hocaya. Aklımda deli sorular.
BİR
ANDA SEVGİ, BİR ANDA NEFRET…
Bir
oyunu çok seviyorsam deli gibi oynuyorum ve sonrasında hemen sıkılıyorum.
Aylarca bir daha yüzüne bakmıyorum.
ANKARA
SİMİDİ…
Ankara
simidini öve öve bitiremiyorlar. Gün gelir Ankara’ya yolumuz düşerse
denenecekler listesinde.
KARNE
GÜNÜ…
Dün
karne günüydü. Öğrenciler karne aldılar. Hey gidi okul günleri hey. Tekrar o
günlere dönmek vardı.
KABULLENMEK…
İnsan
hayatındaki bazı şeyleri kabullenmeli. Olmuyorsa olmuyordur. Bunu söylemek
kolay işte ama uygulaması zor.
TARAFSIZ
YORUMCU…
Nihat
Kahveci’yi seviyorum. Yorumlarında takım ayrımı yapmadan tarafsız konuşuyor.
SONUNDA
TAKILDIK…
Galatasaray
deplasmanda Hatayspor ile 1-1 berabere kaldı. Zaten top oynamıyorduk. Bir yerde
takılacağımız belliydi.