Powered By Blogger

30 Kasım 2018 Cuma

Hayat hikayedir...


     Bu akşam İnstagram’da dolaşırken denk geldim bu söze. Güzel sözler ve bilgiler paylaşan, 1soru.1cevap hesabında. Sözün sahibi: Martin Heidegger. Kendisini tanımıyordum. Hemen Google’dan araştırdım kim diye. Alman filozofmuş. Hayat hikayedir. Bu ne güzel bir sözdür ya. Bu sözü okuduktan sonra, “Tamam. Artık hayata bu açıdan bakmam lazım” dedim. Siz hiç hayatınızı bir hikaye olarak gördünüz mü? Ciddi ciddi bir hikaye gibi yaşadınız mı hayatınızı?

hayat hikayedir

      Hayatın gerçekliğinden sıyrılıp bir hikaye kitabındaki kahramanın yerine koyamam kendimi. Aslında o kadar çok isterdim ki böyle düşünebilmeyi. Ama biliyorum kendimi. Birkaç saat böyle davranır sonra pes ederim. Aldığım bu tip benzer kararların hep sonu hüsran oldu çünkü. Belki hayatımı bir hikaye olarak göremeyeceğim. Ama bir anlık da olsa öyle yaşadığımı hayal edip mutlu oldum.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/art-blur-bright-candlelight-289756/

29 Kasım 2018 Perşembe

Geceye bırakılan bir blog yazısı...


     Bu gece 12’den önce yatakta olmam lazım. Dün gece 1’e yakın yattım. Uyku dengemi bozmamam lazım. Şu an saat 23:13 geçiyor. Bu yazımı yazarken yeni demlediğim çayımdan yudumluyorum. Televizyon kapalı. Sadece sobanın üzerindeki çaydanlıktan gelen ses işgal ediyor odayı. Huzurlu bir ortamdayım yani. 

huzur

     Bu gece televizyonda bir şey yoktu. Bende internete geçtim. Ata Demirer’in 40 programına konuk olduğu bölümün yarısını izleyebildim. Neredeyse 2 saatlik bir program. O kadar zamanım yok. Neden? Çünkü 12’den önce yatakta olmam lazım. Ata Demirer’in konuşmasına, hayata bakışına hayran kaldım. Hayatının olgunluk döneminde olsa gerek. Adamı al karşına, hayat üzerine sabaha kadar konuş. Bu arada yaşı 46’ymış. Arada birkaç anlamsız esprisini görmezden geldim tabi. 

     Başka? Başka bir şey yapmadım bu akşam. Belki bu yazıyı tamamladıktan sonra biraz Youtube’a takılırım. Ama fazla takılamam. Neden? 12’den önce yatakta olmam lazım çünkü. Ama önce bir bardak daha çay içeyim. Çayım güzel olmuş.


Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/tea-poured-in-white-ceramic-cup-82860/

Kendimi devamlı yorgun hissediyorum...


     Erken yatıyorum. Sabah kalktığımda yine yorgunum. Geç yatıyorum. Sabah yine kalktığımda yine yorgunum. Aynı yaşadığım bu durumu iş yerinden bir arkadaşım da yaşıyormuş. Bunun için hiç doktora gitmemiş. Diğer bir arkadaşımda unutkanlık varmış. D vitamini eksikliğinden kaynaklanıyormuş. Şimdi ilaç kullanıyor. Acaba yaşadığım bu yorgunluk hissi vitamin eksikliğinden dolayı olabilir mi? 

devamlı yorgun hissetmek

     Hayat kalitemi çok etkiliyor bu durum. İlk fırsatta doktora gitmeyi düşünüyorum. Gerçi bizim millet son dakikaya kadar doktora gitmez. Ne zaman ağrıya dayanamaz hale gelir, o zaman doktorun yolunu tutar. Dikkat ederseniz de bende gitmeyi düşünüyorum dedim. Kesinlikle gideceğim demedim. Şimdi doktora kim gidecek ya. İşte bu tam bir Türk düşüncesi. Gidersem gelecek hafta giderim. Gece vardiyasında olacağım. Eğer gidersem gelişmeleri sizinle paylaşmaya devam edeceğim.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/man-person-relaxation-steps-4129/

27 Kasım 2018 Salı

"Yaz, bunu da blogda yaz"


     İşyerinde çoğu arkadaşım blog yazdığımdan haberdarlar. Hatta bazıları yazılarımı takip ediyo. Birkaç kişinin ağızdan duydum bunu. Sağolsunlar. Böyle dediklerini duydukça seviniyorum. İnsanın yakın çevresi tarafından yazılarının takip edilmesi ve bunun onlar tarafından dile getirilmesi çok güzel bir duygu. 

blog yazmak

     Bir başka güzelliğe gelirsek. Çoğunluk blog yazdığımı biliyor ya. İşyerindeki ya da hayatımızdaki diğer problemlerden bahsederken, “Yaz, bunu da yaz blogda” diyorlar gülerek. Ahh, insan aklına gelen her şeyi yazabilse. Söyledikleri şeyleri yazamayacak olsam da, bana bunu dile getirmeleri, yazıma değer vermeleri beni çok mutlu ediyor.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/fMD_Cru6OTk

26 Kasım 2018 Pazartesi

Turkuvaz kitaptan, klasik kitaplara yeni kapak...


     Turkuvaz kitap, klasikleri yeniden basmaya başlamış. Yeni kitap basımı deyince her zaman heyecanlanmışımdır zaten. Bu haberi duyunca da heyecanlandım. Bu yeni kitapların basımında farklı bir şey denemişler. Kitapların ön kapaklarında, kitapların en iyi bölümlerinden parçalar yer alıyor. Arka fon beyaz. Üstüne siyah yazılar. Ve kapağın sol tarafında, aşağıdan yukarıya uzanan renkli bir şerit. 

Turkuvaz kitap

     Her kitapta farklı bir renk. Bu renkleri neye göre belirlemişler bilemiyorum. Ama güzel olmuş. Mesela Dönüşüm kitabındaki şeridin rengi sarı. Ben çok yakıştırdım. Turkuvaz kitabı kutluyorum. Klasikleri yeniden basma kararı aldığı için, bir. Birde kapak tasarımlarında böyle farklı bir şey düşündükleri için, iki. Yeni kapaklardan birine buradan ulaşabilirsiniz.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/s-ImNJWdHrI

Çağan Irmak, yapma bunu...


     Çağan Irmak, İnstagram sayfasından devamlı filminden çıkanların röportajlarını yayınlıyor. Her filmin beğeneni olabileceği gibi beğenmeyeni de olabilir. Bırak filminin iyi olup olmadığına seyirci karar versin. Sen bu topa girme. Devamlı röportaj yayınlaman bana itici geliyor. Yarın akşam saatlerinde, ilk haftanın gişe rakamları gelir. Neyin ne olduğunu o belli eder. 

Çağan Irmak

     En son da film sinemadan kalktığı zaman toplu gişe rakamları. Bir filmin iyi olduğunu gişe rakamları mı belirler? Bence belirler. Bu millet iyi filme de gidiyor. Kaç tane iyi film vizyona girdi. Hepsi de hak ettiği gişeyi gördü. Son filmlerinin beklediği gişeyi yakalayamamasından dolayı bir özgüven eksikliği mi var nedir? Ama yok ya. Çağan Irmak bu aşamaları çoktan geçti diye düşünüyorum.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/CPhGkJIN8nA

24 Kasım 2018 Cumartesi

Firmalar Black Friday yerine hangi isimleri kullandılar?


     Black Friday’ın Türkçesi kara cuma. Bizim için mübarek bir gündür cuma. O yüzden onun önüne, “kara” kelimesini hiçbir firma getiremez. Firmalarda bu günü kendilerince isimlendirmişler. Trendyol, efsane günler demiş. Hepsi Burada ise, efsane cuma. Gitti Gidiyor, süper cuma. Amazon Türkiye ise, beklenen cuma diyerek sadece isim vermek için isim verdiği izlenimini uyandırmış. 

Black Friday

     Arçelik, cuma aşkına demiş. Media Markt, şahane cuma olarak isimlendirmiş. Teknosa ise teknolojiden yola çıkarak, tekno cuma demiş. Bu verilen isimlerden beklenen cuma ve tekno cuma, bana sıradan geldi. Şunu çok beğendim diyebileceğim bir isim yok. Ama en içime sineni ve sempatik geleni, cuma aşkına ismi oldu. Black Friday için verilen bu isimlerden sizin hoşunuza giden isim ne oldu peki?

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/background-bags-black-cardboard-346748/

Black Friday reklamlarından gına geldi...


     Black Friday reklamlarını görmekten gına geldi. Telefonda oyunu açıyorum. Reklam olarak bu çıkıyor. Televizyonda reklamlara bakarken yine buna denk geliyorum. Her yer indirim reklamlarına boğuldu. Gerçi söylendiğine göre bu kadar abartılacak bir reklam uygulamamış alışveriş siteleri. 

Black Friday

     İki gün önce rakamları arttırıp, iki gün sonra indirip yaptık diye ortaya çıkıyormuş firmalar. Bu alışveriş sitelerini kullanan arkadaşlarımın bizzat söyledikleri bunlar. Bu biraz enflasyonla mücadele kampanyasına benzedi. Aynı taktiği firmalar burada da uygulamışlar. Önce fiyatı çıkar, sonra indir, sonra da indirim yaptık de. Bu arada firmalar Black Friday yani kara cuma yerine, efsane cuma ya da şahane cuma demişler. En azından bu konuda hassasiyet göstermişler. Bu hassasiyet için tebrikler.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/brown-shopping-bags-5956/

23 Kasım 2018 Cuma

Fazıl Say, İnstagram'dan tablo resmi paylaştı diye takipçi kaybederse...


     Fazıl Say, birkaç gündür İnstagram hesabından ünlü tabloların resimlerini paylaşıyor. Bu paylaşımlarından sonra tamı tamına 2000 bin takipçi kaybetmiş.Türkiye’de resime ilgisizlikten dem vurmuş bu takipçi kaybetme olayından sonra. Resime pek meraklı olmadığımız bir gerçek. Ama Fazıl Say, biraz da kendini sorgulamalı. Ard arda, birkaç dakika bir paylaşım da yapılmaz ki. 

Fazıl Say


     Sayfayı güncelle, karşına yine bir tablo resmi geliyor. ister istemez insanın sinirini bozuyor. Tahminen benim gibi düşünen bu 2000 bin kişi, o anki sinirle takipten çıkmış olmalı. Tamam, tablo resmi paylaşsın. Ama bunları insanları bunaltmayacak aralıklarla yaparsa daha güzel olur. Az paylaşım, öz paylaşım. Böyle yaparak hem 2000 takipçi kaybetmez, hem de insanların dikkatini bu resimlere çekmiş olur. 


Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/woman-with-red-nails-painting-green-stripe-on-canvas-159983/

20 Kasım 2018 Salı

Çağan Irmak'ın her filminde, Babam ve Oğlum'u aramasak artık...


     Çağan Irmak’ın yaptığı her yeni filmde hep bir, Babam ve Oğlum filminin tadı aranıyor. İzleyici o dönemde aradı, yalan değil. Ama bulamadı. Her yapılan filmde beklenti biraz daha düştü.  Sonradan yaptığı filmler güzel değil miydi? Güzeldi tabi. Ama hiç biri ne, Babam ve Oğlum ne de Issız Adam gibi fırtınalar estirmedi. 

Çağan Irmak

Siz de, "Bu sefer, Babam ve Oğlum gibi bir film olacak" beklentisi taşıyor musunuz?
     Şimdi Çağan Irmak’ın yeni filmi, Bizi Hatırla vizyona girecekmiş. Bu film için Cengiz Semercioğlu, “Babam ve Oğlum tadında” demiş. Öyle demekle olmuyor işte. Çoğu yapımcı onun tarzı filmler yaptılar. Ama hiç biri onun gibi etki yapmadı. Artık yaptığı her film için, “Bu sefer Babam ve Oğlum gibi bir film olacak” beklentisi içinde olmasak.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/AtPWnYNDJnM

19 Kasım 2018 Pazartesi

Kandiliniz değil, kandilimiz mübarek olsun...


     Kandiliniz mübarek olsun demek, her zaman bana soğuk gelmiştir. Ne demek sizin kandiliniz? Senin, benim, onun, hepimizin ayrı bir kandili mi var? Kandil demek bir ve beraber olma günü değil mi? O zaman kandilimiz mübarek olsun diyelim. Bu kandil hepimizin. Senin, benim, onun. Tüm ülkenin. Kandilimiz kelimesinde birlik var, samimiyet var. 

kandilimiz mübarek olsun

Kandilimiz mübarek olsun demek daha samimi geliyor bana

     “Evet ya kandil bugün. Bizim, tüm İslam aleminin kandili” deyip silkeleniyor insan bu cümleyi duyduğunda. İnsanın hemen içini ısıtıyor bu cümle. Hemen gönül köprülerini kuruyor. Ben yakınlarıma mesaj atarken artık, “Kandiliniz değil, kandilimiz mübarek olsun” diye mesaj atıyorum. Şükür bu kandile de eriştik. Bu güzel günleri tekrar tekrar yaşamak dileğiyle. Kandilimiz mübarek olsun.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/woman-holding-prayer-beads-1449051/

18 Kasım 2018 Pazar

Benden yaşam koçu falan olmaz...


     İnstagram’da gezerken devamlı karşıma yaşam koçu olmak ister misiniz diye bir reklam çıkıyor. Ne yaşam koçu ya. Ben daha kendi hayatımı doğru dürüst yönetemiyorum. Başkasına nasıl yaşam koçluğu yapayım? Hem yaşam koçluğu olayı bu kadar basit bir şey mi ya? İki eğitim aldıktan sonra hemen herkes yaşam koçu olabilir mi gerçekten? Bana hiç inandırıcı gelmiyor. 

yaşam koçu olmak

Yaşam koçu olamam ama bir yaşam koçum olsun isterim

     Üniversitede yaşam koçu olmak için bir bölüm yok bu arada. Sertifika alıp başlayabiliyorsun. 4 yıllık bir üniversite mezunu olmanız öneriliyor. Ve devamlı seminerlere falan katılıp kendinizi geliştirmeniz. Yaşam koçu olduğun kişiye yol gösterici olacaksın. Farklı bakış açıları falan sunacaksın. Yok yok, ben yaşam koçu olabilecek biri değilim. Hatta yaşam koçuna ihtiyacı olan potansiyel bir müşteriyim.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/photo-of-woman-wearing-white-top-590513/

17 Kasım 2018 Cumartesi

Ayşe Özyılmazel, Sabah gazetesinden ayrıldı...


     Ayşe Özyılmazel’in, Sabah’tan ayrılışını kendisinin İnstagram hesabından öğrendim. Üzüldüm. Devamlı takip ettiğim köşe yazarları arasındaydı kendisi. Güzel yazar, iyi yazar. İnstagram’daki paylaşımında neden ayrıldığına dair bir şey söylememiş. İnternette biraz araştırma yaptım. Ekonomik krizden dolayı Turkuvaz Grubunda işten çıkarmalar başlamış. Bu kapsamda kendisinin de gazeteden ayrıldığı düşünülüyor. 

Ayşe Özyılmazel

Hiç aklıma gelmezdi Ayşe Özyılmazel'in Sabah'tan ayrılacağı
     Paylaşımında bu ayrılığı bile yeni bir başlangıç olarak görmüş. İyi karşılamış bu ayrılık haberini. Yeni bir gazetede yazmaya başlayacak mı? Yazılı basında yer alacağını düşünmüyorum ben. Muhtemelen internet üzerinden yayın yapan sitelerden birinde yazar, yazarsa. Sabah gazetesi ile özdeşleşen isimlerden biriydi Ayşe Özyılmazel. Yazarlar bölümüne bakıp onu göremeyince içim sıkıldı. Dilerim en kısa sürede bir yerlerde yazmaya başlar yeniden.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/depth-of-field-desk-pencil-wood-243625/

16 Kasım 2018 Cuma

Bu aralar saldım kendimi...


     Ne bloğuma yazı yazar oldum, ne de diğer blog arkadaşlarımın yazılarını okudum. Ne bir film izledim, ne de bir dizi. Kitap okumak desen, kapağını açmadım. Arada bir takip ettiğim Youtube kanallarına baktım. Boş zamanlar geçirdim yani. Bazen yoruluyorum. Bazen hiçbir şey yapmamak istiyorum. Öylesine vakit geçirmek istiyorum. 

kendimi saldım

Bu kedicik gibi saldım kendimi

     Boş boş internette gezinmek. Bazen internette gezinirken bana şarkılar eşlik etsin istiyorum. Bazen de hiçbir şarkıyı dinlemeye tahammülüm olmuyor. Anlayacağınız bu aralar baya baya saldım kendimi. Bu yazıyı yazarken şunu fark ettim: Bloğumda yazı yazmayı özlemişim. O kadar özlemişim ki, şu anda bu yazıyı sabah 06:39’da yazıyorum. Sabah ezanı okunuyor. Bu özlemle her gün bloğa yeni yazılar gelir.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/close-up-photography-of-a-tabby-cat-1170991/

12 Kasım 2018 Pazartesi

Vatan gazetesi de kapandı...


     Yıllar önce her Perşembe günü Vatan gazetesi alırdım. Çünkü perşembe günleri genelde okuduğum yazarların hepsi yazardı. Kimler vardı o zamanlar okuduğum yazarlar arasında? Mustafa Mutlu, Okay Gönensin, Ruhat Mengi, Güngör Mengi, Tuğçe Baran, Tuna Kiremitçi, Selahattin Duman ve Haşmet Babaoğlu. 

     Hayata dair yazılarıyla o zamanlar tanımıştım Haşmet Babaoğlu’nu. O zamanlar şimdiki gibi siyaset yazmazdı. Domates, zeytin üzerine yazardı. Domates ve zeytin üzerinden hayat yazıları yazardı. Ne güzeldi o yazılar. 

Vatan gazetesi

     Sonraları artık Vatan almaz olmuştum. Sevdiğim yazarlar bir bir ayrıldı. Gerçi doğru dürüst hiç gazete almaz olmuştum ya. Çünkü internet elimizin altındaydı artık. Yazarlar bir tık uzağımdaydı. Ama buna rağmen hafta sonları hala gazete alıyordum. Ama bu gazeteler arasında Vatan yoktu. Bir koptum, bir daha da dönemedim işte. İşte o Vatan gazetesi geçtiğimiz günlerde kapandı. Haberi duyduğumda bunlar geldi aklıma. İnternetten yine devam edecekmiş. Sanırım çoğu gazete gün geçtikte internete dönecek. Kalırsa ilk 5 büyük gazete kalacak.  

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/business-computer-desk-finance-206607/

5 Kasım 2018 Pazartesi

Bim'in açılımı...

     Bim’in açılımı. Hiç merak ettiniz mi? Ben merak etmiştim ama üzerimdeki tembelliği atıp bir türlü bakmamıştım internetten. Ama bir gün öğrendim. O gün arkadaşlarla sohbet ederken konu nerden dönüp dolaştıysa Bim’e geldi. Aramızdan biri, “Bim ne anlama geliyor?” dedi. O andan sonra her kafadan bir ses çıktı. “Bir dakika durun beyler. Kolayı var. 

     Gelin internete bakalım” dedi biri. Hiç birimizin tahmini tutmamıştı. Hayal kırıklığı bir anda ortalığı kaplamıştı. Bim’in açılımı: Birleşik Mağazalar A.Ş. olarak yazıyor internet sitesinde. Artık bunun muhabbeti geçtiğinde hemen yapıştırıyorum cevabı. İnanmayanlar olursa, “Sitesinde böyle yazıyor” diyorum. Sen doğruyu söylesen bile bazıları kendi bildiklerini doğru kabul etmekte ısrar ediyorlar.

Ustam ve Ben kitap yorumu...


     Ustam ve Ben kitap yorumu ile sizlerleyim. Kitapta, Cihan ve fili Çota’nın başından geçenler anlatılmış. Cihan’ın hayatında çok büyük bir yere sahip olan kişi ise, Mimar Sinan. Kitapta anlatılan Mimar Sinan’ı çok benimsedim. Hayal ettiğim ile kitapta anlatılan arasında fark yoktu. Hayata bakış açısı müthişti. Elif Şafak bu tip tarihi kişilikleri çok iyi taşıyor roman sayfalarına. En çok da sakinliği çok hoşuma gitti. Kendisi hakkında bu kadar çok bilgi öğrendikten sonra bir kitap da Mimar Sinan için yazması gerekir Elif Şafak’ın. 

Ustam ve Ben kitap yorumu

     Cihan’ın fili Çota’ya olan sevgisi harikaydı. Çota da bu sevgiye, Cihan bir şeyler anlatırken sanki onu bir dostu dinler gibi dinlemesiyle- hatta Cihan sadece dinlemekle kalmayıp, anladığını düşünüyordu Çota’nın- ve ondan başkasının dediğini yapmamasıyla karşılık veriyordu. Finali biraz sıkıcı, biraz zorlama gibi olmuş. En çok da Mimar Sinan’lı bölümleri güzel. Kitaba notum: 5 üzerinden 3.

Foto kaynak:https://images.pexels.com/photos/750536/pexels-photo-750536.jpeg?auto=compress&cs=tinysrgb&dpr=2&h=750&w=1260

4 Kasım 2018 Pazar

Mim- Sorularım ve Ben- Kısa ve öz cevaplar...


     The Saglams yani Büşra beni mimlemiş. Bu mimin adı: Sorularım ve ben. Beni mimlediği için Büşra’ya çok teşekkür ediyorum. Onun mim yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

1)Sihirli değnek elinizde…İlk olarak ne yapmak isterdin?
Hala çok pişmanlık duyduğum hatalarımı yapmamak için kullanırdım. Giderdim o güne. Engel olurdum kendime.

2)Hangi çizgi filmdeki karakter olmak istersin?
Scooby-Doo’nun can dostu Shaggy olmak isterdim. Onlar her zaman eğlence peşinde.

3)Geçmişi değiştirme imkanın olsaydı neyi değiştirmek isterdin?
Endüstri Meslek Lisesi yerine farklı bir lisede okumayı tercih ederdim. Yıllarca sevmediğim bir mesleğin okulunu okudum. Merak edenler için bölümüm elektrikti.

4)Tarihte hangi zamanda hangi olayın içinde olmak istersin?
Fetih sonrası İstanbul’unda olmak isterdim. Fatih’in fetihten sonra neler yaptığına şahit olmak.

5)Görünmez olmak mı yoksa insanların düşüncelerini okumak mı?
Düşünceleri okumak hiçbir zaman cazip gelmedi bana. Görünmez olursan o insanın her an ne yaptığına tanıklık edebilirsin. Düşündüğünü uygulama anına tanıklık edersin.

6)Bir ünlü ile tanışacaksın. Kim olmasını istersin?
Orhan Veli Kanık. Onun bir gününe tanıklık etmek isterdim. Nasıl şiir yazdığını, hayata nasıl baktığını sormak isterdim ona.

7)Eğer insan olmasaydın ne olmak isterdin?
Köpek olmak isterdim. Evin bebeği ile vakit geçirirdim devamlı. Onun devamlı gülmesini sağlardım.

3 Kasım 2018 Cumartesi

Ustam ve Ben kitabının bitmesine son 30 sayfa...


     Kitapların sonlarına doğru geldiğimde hüzün yaşarım. Ustam ve Ben kitabının son sayfalarına doğru da bu hüznü yaşıyorum. Bugün tatildim. Bu hafta yoğunluktan dolayı mesai yaptık. O yüzden bu hafta bir gün tatilim var. Oda bugün. Pazar günü, yani yarın ülkenin çoğu mışıl mışıl yataklarında uyurken ben serviste olacağım işe gitmek için. Çağrı merkezi de böyle işte. Çalışma saatleri ve günleri değişik. 

    Fringe’in 4’üncü bölümünü izledim. Bu bölüm de durgundu. Ama baya gizem vardı. Ve bolca da soru. Hele ki finali, vurucuydu. Saat 21:11. Trt Spor’da Stadyum’a bakıyoruz. Beşiktaş, Başakşehir’e 1-0 yenildi. Bu gidişle Şenol Güneş de yolcu herhalde.  Yarın çalışacağım için haftayı erkenden açacağım. Bu hafta bitmek bilmeyecek yani. Şimdiden herkese iyi pazarlar.

1 Kasım 2018 Perşembe

Ahmet Kural'dan hiç beklemezdim bunu...


     Sıla ile çıkmaya başladıkları zaman ne olay olmuştu. Hele ki bir fotoğraflarındaki bakışından dolayı, Ahmet Kural bakışı diye bir bakış doğmuştu. O bakmaya kıyamadığı kadını dövmüş. Sıla, kendine koruma kararı çıkartmış. 

     Ben haberi duyunca şok oldum. “Ahmet Kural, Sıla’yı mı dövmüş. Yok artık” dedim. İfadesini okudum Sıla’nın. Yok kafasını duvarlara vurmuş. Yok sürüklemiş. Yok 45 dakika sürmüş. Şok üstüne şok yaşadım. Hani demiş ya, “Yara izi geçer de. Ya o psikolojim ne olacak?” 

     Gerçekten ne olacak? Belki de hayatı boyunca yaşadığı o dakikaları hiç unutamayacak. Açık açık, “Ne dövmesi. Bunların hepsi yalan” demesini beklerdim. Yok tutmuş falan filan o yüzden kolunda morluk olmuş. Bana inandırıcı gelmedi maalesef. Sadece bir kadına şiddet uygulamakla da kalmadı. Gönüllerdeki o güzel yerini de yerle bir etti.