Powered By Blogger

7 Ocak 2017 Cumartesi

Televizyon gören masum köylü...

     İlk televizyonunuzu hatırlıyor musunuz? Bizimkisi, 35 ekran kadar bir şeydi. Dışı beyazdı. Sağa tarafında üst bölümünde hoparlör, hemen onun altında da düğmeler vardı. Hele bir tane düğmesi vardı, kocaman. Peki, televizyonla ilk karşılaşanların tepkileri nasıl olmuştur acaba? Hep bunu merak etmişimdir. Ne de olsa, biz televizyonun içine doğduk. Ama ya televizyonu ömründe ilk defa görenler. Onlar nasıl tepki verdiler? Bir tane Laz, televizyon bakıyormuş. Bakmış televizyondakiler ateş ediyor. Oda, “Herhalde bunlar beni de vuracak deyip, çekmiş silahı televizyona ateş etmiş. Alın başka bir, ilk televizyon tecrübesi daha. Yaşlı bir teyze banyo yapacakmış. Herhalde kızı yaptıracak. Orayı tam hatırlamıyorum. O arada televizyon açık ve bir film oynuyor. Yaşlı teyzem, filmdeki adamları görünce, “Bu adamlar varken soyunmam. Beni görürler, ayıp” demiş. İşte, televizyonla ilgili ilk deneyimlerimiz böyle. Bizim köyde televizyonu, köyün en zenginlerinden biri almış. Her akşam millet, o eve, televizyon izlemeye gidermiş. Sonradan yavaş yavaş herkesin televizyonu olmaya başlamış. Birde şimdiyi düşünsenize. Şimdi bırak bir taneyi, evlerde iki tane televizyon var. Bak şimdi, çok ünlü bir televizyon esprisini unutuyordum. Hani şu Cem Yılmaz’ın, “Peki Zeki Müren’de bizi görecek mi?” repliği. Muhakkak, o zamanın insanları bunu da sormuşlardır. Zaten Yılmaz Erdoğan’ın her zaman verdiği öğüt değil midir? “Gerçek hayatı yazın” diye. Muhakkak oda böyle bir şeyi yaşamıştır ya da büyüklerinden duymuştur. O yüzden filminde bu repliğe yer vermiştir.

televizyon, diziler, güncel

                                                     DİZİNİN SUYUNU ÇIKARMAK
     Dizileri devam ettirmek için senaryoları, saçmalaştırdıkça saçmalaştırıyorlar.  Ya artık her şey bitmiş, dizide anlatılacak bir şey kalmamış. Artık final yap, bitir değil mi? Ama o yok. Bir kere o dizi tuttu ya. Onu devam ettirebildikleri kadar devam ettirecekler. Yani millet olarak, her şeyde yaptığımız gibi bu dizi sektöründe de, işin suyunu çıkartmadan bırakmıyoruz. Sonra ne oluyor caaanım dizi. Hikaye saçmalaştığı için, reytingler düşüyor ve final yapıyor. İlk başladığı dönemde reytingleri alt-üst eden dizi, bir anda yayından kaldırılıyor. Yahu o dizinin böyle içler acısı bir sonuna, yönetmeni, yapımcısı, oyucuları nasıl katlanıyor? “Lan bi zamanlar, her bölümümüz olay olurdu. Şimdi bir anda yayından kalktık” demez mi? İnsana bu durum koymaz mı? Millet olarak şu her şeyin suyunu çıkarma huyumuzdan bir vazgeçsek, dizileri ağız tadında bitirebilsek. 

10 yorum:

  1. Ah ah, şu dizi işinde berbatız berbat.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında başlangıçları iyi yapıyoruz ama finali getiremiyoruz. Yorum için teşekkürler :)

      Sil
  2. Ne enteresan yaa... O kadar alıştık ki televizyonun hayatımızda olmasına. Hiç düşünemiyorum televizyonu ilk gören kişinin halini:) Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşününce gülümsüyor insan değil mi :) Yorum için teşekkürler :)

      Sil
  3. Ben de Ankara'da televizyonlu bir evde büyüdüm ama eskiden tek kanallıydı ve siyah beyaz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O güzel siyah beyaz anılar :) Yorum için teşekkürler :)

      Sil
  4. yeni televizyonlarda yok o düğmerler çok sinir bozucu, brkaç gün önce kumandam bozuldu tek bi kanalı izlemek zorunda kaldım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma ya. Kumandanın bozulması ölüm demek. İşin yoksa kalkıp değiştir. Üşengeçlikten onu da yapmıyoruz :) Yorum için teşekkürler :)

      Sil
  5. Güzel başlayıp, doğru konuda sonlandırılmış bir yazı. Diziler genelde baş belası tarzında. Ne yazık ki zaman kaybı boyutunu geçemiyor, çalışma saatleri dışında pek emek göremiyorum..Başarılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çalışma saatleri çok acımasız gerçekten. Bence bizde de yabancı dizlerdeki gibi bir sezonluk ve daha kısa süreli bölümler çekilmeye başlanmalı. Yorum için teşekkürler.

      Sil