Powered By Blogger

6 Haziran 2016 Pazartesi

Cemal Süreya: ''Ben şair miyim?''

     Cemal Süreya, şiiri, adeta hayatının kadınını bulmuş, bir erkek gibi anlatıyor. Hem mutluluğun kaynağı,  hem de mutsuzluğun. Ne onunla, ne de onsuz yaşayamıyorum duygusunu geçiriyor bizlere. Ve cümlenin finalini ise şiir için, “Yazgım” diyerek yapıyor. Hayatını sanata, şiire adamasının nedenini açıklıyor bizlere. Büyük bir cesaret örneği gösteriyor. “Yazgım” demesinin alt yapısını da aktarıyor bizlere. Öyle havada bırakmıyor açıklamasını. “İyi bir tahsil hayatı” diyor. Yazgısının eğitim hayatında iyi bir eğitim aldırmasını, şairliğine bir hazırlık olarak görüyor. Diğer şairlere bakarak da kendine pay çıkarmış. O şairlerin arasında kendi gibi şiir yazanları görmemiş. Anlattığı konulara sadece kendisi değiniyormuş şiirlerinde. Böyle görürmüş kendisini.
Cemal Süreya

                                                          “ŞAİR MİYİM?” SORUSU
     Cemal Süreya, bunlardan başka bir şekilde de tanımlıyor şiiri. Normal hayatında, “Mesleğim” diyerek tanımlıyor. Manevi hayatında ise şiire, “Hayatımın özü” payesini veriyor. Cesaretli bir şair oluşunu, kendi şiirine bakışını bizlerle paylaşarak, gizlemeyerek bir kez daha ortaya koyuyor. Kendi şiirine beklenildiği kadar duyarlı olmadığını içtenlikle paylaşıyor okurlarla. Bir şair şiirden korkar mı? “Korktum” diyor. Her yazarın yaşadığı endişeyi dile getirmek için söylüyor bunu. “Yazdıklarım gerçekten bir değer mi?” sorusu kemirir durur yazarı. Bu yüzden, “Şair miyim?” diye sormuş kendine hep. Sorgulamış kendini. “Beceremiyorum” düşüncesi kaplamış benliğini. Matematiği yapamayıp sevmeyen bir öğrenci gibi hissetmiş kendisini şiire karşı.
                                                 BİR DE HAYAT DÜRTÜSÜ VARDIR
     Her şiirini sancılı bir süreçle yazdığını söylüyor. Kolayından şiir yazmak düşmemiş payına. Zorlanma, şiir yazarken devamlı yanında hissettiği bir duygu olmuş, yoldaş olmuş ona. Ve bu yoldaşlık da ilk günden son güne bir vefalı yar gibi takip etmiş onu. Yazmak dürtüsü diyemeyiz sadece ona şiir yazdıran. Bir de hayat dürtüsü vardı onu yazmaya iten. Gördüğünüz gibi salt sanat dürtüsü itmemiş onu şiire. Yaşadığı hayat da ondan istemiş yazmasını. Şiirinin tamamlanmaya yakın duyduğu sevinç tarifsizdir. Her defasında bu sevinci tekrar tekrar yaşamak için yazmıştır şiirlerini. Peki sizler ne için yazarsınız düz yazılarınızı, şiirlerinizi? Cemal Süreya bize açtığı pencereden baktığınızda, bu yazının sonuna geldiğinizde neler hissettiniz?

Foto kaynak:Pixabay.com

Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com


2 yorum:

  1. Şiir çok yakından takip ettiğim bir tür değil ne yazık ki. Elime geçerse, bir yerde denk gelirsem okuyorum. Ece Abla'nın yazdıklarına bayılıyorum. :)
    Kendim de zaman zaman yazıyorum ama iddialı değilim. Sadece duygu yoğunluğu yaşadığım zamanlarda karalıyorum bir şeyler. Bana o duygu yoğunluğunu yaşatan neyse o konuda. Sanırım iyi şair dediğimiz kimseler bu yoğunluğu tüm hayatları boyunca yaşamışlar. Çünkü şiirin veya yazının gerçek duygu katılmadan yazılamayacağını düşünüyorum. Yazılsa bile aradaki fark çok net belli olur. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle her zaman bir duygu yoğunluğuna sahip olmak isterdim :)

      Sil