Garip akımını
biliyorsunuz, üç şairimiz kurdu. Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet
Anday. Bu üçünün arasından benim şairim Orhan Veli oldu. Bu nedenle onunla ilgili
yazıları okurum. Hem kendi yazdıklarını, hem de başkalarının, onun hakkında
yazdıklarını. Başkaları dediklerimden biri de Melih Cevdet Anday. En iyi dostlarından
dinleriz diye düşünüyorum. Onun hakkında yazmış olduğu bir yazıyı paylaşacağım
sizlerle. Ben ilgiyle okudum. Sizin de ilginizi çekeceği kanaatindeyim. Bu
arada şunu da belirteyim, bahsettiğim yazıya geçmeden. Nazım Hikmet’in de, onun
hakkında söylediklerini içeren bir yazısı var. Hem de ne söylemeler, ne
anlatmalar. Yere göğe koyamama. Sırası gelince onu da paylaşırım sizlerle.
ÇOK DUYGULUYDU
“Orhan Veli bir
şiirinde, ‘Ölünce biz de iyi adam oluruz’ demişti, (ağlamak geliyor içimden),
iyi adamdı oysa. Anlamıyor değilim, ölüleri, iyi olsun kötü olsun, hayırla anma
geleneğini şakaya almaktı niyeti böyle söylerken. Ama şundan içim rahat ki,
yaşarken sevildi, hayranlık gördü, övüldü. Ama oralı olmadı, hiç övünmeğe
girmedi. Orhan Veli çok duyguluydu, ama duygusal görünmekten hoşlanmazdı. Bütün
arkadaşlığımız süresince ondan aldığım başlıca izlenim budur: kendini ele
vermemek ve işi şakaya vurmak. Bütün zengin ruhlar böyledir; şaka, bu
zenginlikten övünmemenin başlıca umarlarından biridir. Bu söylediklerimi, onun
şiiri de kanıtlıyor bize. Demek istiyorum ki, Orhan Veli’nin şiirine bu açıdan
bakmak bize aydınlık getirecektir.
ŞİİRLERİNİN ARKASINA
GİZLENİRDİ
Büyük Fransız
şairi Paul Valery, hiçbir şiirinde kendini vermediğini, yalnız ‘Deniz Mezarlığı’nda
kendini biraz kaçırdığını söylemişti. Orhan Veli ise, kendini biraz kaçırdığı
şiirlerinde bile işi alaya vurur. Orhan Veli, şiirlerinin arkasına gizlenir.
Orhan Veli’nin çoğu şiirinde kendi konuşmayıp başkalarını konuşturması bunun
göstergesidir. Gerçekten de, bu büyük şairimiz, çeşitli halk kesimlerinden
seçtiği kişileri, kendi ağızları, kendi deyimleri ve kendi deyişleriyle
konuşturur şiirlerinde; ya da kendisi onların ağızlarından konuşur.” Bu yazıda
tahmin ettiğim şeyin doğru çıkmasından dolayı mutlu oldum. Evet, Orhan Veli sert
görünüyor. Ama o şiirleri yazacak adamın duygusal olması lazımdı. İşte bu
kanıtlandı. Onun da bizim gibi duvarları varmış işte.
Foto kaynak:Pixabay.com
Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
Onlar ayrı bir dünyada yaşıyor gibi geliyor bana. Duygulu, hisli, ruhları ince. .
YanıtlaSilBencede. Bizden onları ayıran bir özellik de duygularını, hislerini herkesin begenecegi şekilde kağıda dökebilmeleri. Yorum icin tesekkürler, sevgiler.
SilDuygular o kadar kıymetlidir ki,onları gözler önüne sermek, ortalığa dökmek onlarla vedalaşmak da sancılı bir süreçtir bence. Rahmetli üstad da sanırım onların okuyanlar tarafından sezilmesini geciktirmek ve konu edilirse içini döktükleriyle yine karşılaşmaktan kaçınmış olabilir.Ya da yorum hakkını kapalı tutmak için böyle sığınışlar yapmış olabilir mi diye düşündürdü bana..Başkalarının üzerinden yazmak, ona kendisini daha iyi ifade etme özgürlüğü sunmuş bir manada.Hassas bir ruh, saygıyla anıyorum.Teşekkürler, sevgiler.
YanıtlaSilKatılıyorum. Başkaları üzerinden ifade etmiş kendini. Yorum icin tesekkürler ve sevgiler.
SilKüçükken hep bu kadar bilgiye sahip olmak için ne kadar okumalı, neleri okumalı diye düşünür, nereden başlayacağıma bir türlü karar veremezdim. Hatta bir yaz eğer A'dan Z'ye bir ansiklopediyi okur ve ezberleyebilirsem herşeyi bileceğime kanaat getirip, ansiklopediyi deftere geçirmeye çalışmak gibi aptalca bir işe bile girişmiştim.. Tabiki başarılı olamadım. Bugün yazınızı okuyunca yine aynı düşünce geçti birden aklımdan, ne kadar okuduğunuzu düşünüp hala büyümediğime kanaat getirdim Yine bir şeyler öğrenmiş oldum sayenizde, teşekkürler.
YanıtlaSilBenim de çocukken ansiklopedi okuyup çok bilgili olma gibi bir hevesim vardı. Demek ki yalnız değilmişim :) Bu güzel yorum için teşekkürler ve sevgiler.
Sil