Powered By Blogger

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Kitaplarla nasıl arkadaş oldum?

     Kitapla ilk tanışmam lise yıllarımda olmuştu. Bunu daha önceki yazılarımdan birinde paylaşmıştım. Bugün düşündüm de. Ondan sonrasını paylaşmadım sizlerle. Her ne kadar lise yıllarında kitapla tanışmış olsam da, bu tanışma pek yakın bir arkadaşlık değildi. “Merhaba, merhaba” türünden soğuk bir selamlaşmaydı. Kitapla can ciğer olmam daha sonraki yıllarda oldu. Yolum yine kütüphaneye düştü kitaplar için. Bu sefer okulun kütüphanesi değil, halk kütüphanesiydi. İlk defa gidiyordum halk kütüphanesine. Daha önce arkadaşlar üye olmam gerektiğini söylüyorlardı. Üyelik içinde nüfus cüzdan fotokopisi yetiyormuş. O gün giderken yanımda nüfus cüzdan fotokopisini götürmüş olabilirim. Şimdi net olarak hatırlamıyorum. Girdim kütüphaneden içeri. “Ben üye olup kitap almak istiyorum” dedim.
kütüphaneden ödünç kitap almak

                                                   KÜTÜPHANEYE NASIL ÜYE OLDUM
     Ben, “Kimlik fotokopiniz lazım” denmesini beklerken TC’mi söylememin yeterli olduğunu öğrendim. Orada hemen üye oldum kütüphaneye. Prosedür falan beklerken işe bakın ki bir anda üye olmuştum. Hayatımda da hep böyle olmuştur. Bir işin zor geçeceğini düşünüyorsam o işim kolay geçmiştir. Yok, kolay geçeceğini düşünmüşsem o işim de zor geçmiştir. Böyle farklı bir durumum var işte. Bilmiyorum sizde de böyle durumlar oluyor mu? ilk zamanlarda sadece bir kitap alınabiliyordu okumak için. 15 günde okuma süreniz vardı. Eğer bitirememişseniz getiriyordunuz. Bir 15 gün daha uzatılıyordu kitap süreniz. Sonradan kitap sayısı üçe çıktı. Her gittiğimde üç kitabı almadan bırakmıyordum.
                                           KÜTÜPHANEDEKİ KİTAP SEÇME STRATEJİM
     Kitap seçerken dakikalar harcardım. Otobüsle gidip geldiğim için kütüphaneye, aldığım kitapları muhakkak on ikiden vurmalıydım. Ben öyle olmasına çalışırdım. Ama pek başarılı olduğumu söyleyemem. Bu on ikiden vurmak ne demek? Onu da açıklayayım. Sevebileceğim kitapları seçmek ya da seçmeye çalışmak. İşte bunda başarılı değildim. Üç kitaptan birisini muhakkak ismi duyulmuş yazarların kitaplarından alırdım. Kötü çıkmaması için. Diğer ikisini de kafama göre. İşte o kafama göre aldıklarımı da genelde beğenmezdim. İşte bu dönemim de kitaplarla arkadaş oldum. Zaman zaman okumaya ara versem de bu ara, kitap okuma arzusuyla susamış biri olarak dönmeme engel bir ara olmazdı. Peki sizler kitaplarla hangi döneminizde ve nasıl arkadaş oldunuz?

Foto kaynak:Pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

6 yorum:

  1. Ben ortaokulda tanıştım kitaplarla. Sağ olsun tarih öğretmenim baya yol göstermişti bana. Klasiklerin sadeleştirilmiş hallerini, ince tarih kitaplarını, Yavuz Bahadıroğlu'nun Merhaba Söğüt, Elveda Buhara, Buhara Yanıyor... vb. çok sayıda tarihi romanını okumuştum. Suç ve Cezayı da o dönemde okumuştum. Ben de okulun köşesindeki kırtasiye ile anlaşmıştım, bitirdikçe değiştiriyordum. Fark varsa onu ödüyordum. Temiz kullanmak şartıyla tabi. O kadar hevesle okuyordum ki, bazen yetiştiremiyordu. :D
    O dönemlerde beğenmediğim bir kitap hatırlamıyorum açıkçası. Çok seçerek alırım bende, tarzım değilse hiç bulaşmam bile. :)
    Kalemine sağlık, güzel bir yazıydı. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen daha sağlamcıymışsın :) Ben farklı tarzlara da yöneleyim dedim ama istediğim sonucu alamadım. Sen birde girişimcilik yapıp kırtasiye ile anlaşmışın. İlk girşimcilik deneyimim diye bir yazı bile çıkar burdan :) Yorum için teşekürler

      Sil
  2. Kitaplar insana arkadaş ta olur yoldaş ta..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen katılıyorum. Kitaplar sadık dostlarımız. Yorum için teşekkürler.

      Sil
  3. Maalesef kitaplarla daha arkadaş olamadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki daha zamanı gelmemiştir. Yorum icin tesekkürler.

      Sil