Powered By Blogger

1 Nisan 2016 Cuma

Vakit geçsin diye okumaktan şairliğe...

     Hani bir söz vardır, “Adam olacak çocuk” diye. İşte bunun gibi yazar olacak kişi de, kendini çocukluğundan belli ediyor. Bu yazının kahramanı çocuk, Cemal Süreya. Bugün şiir dendiğinde akla gelen birkaç şairden biridir kendisi. İsmini ilk duyduğum yerlerden biri de, bundan yıllar yıllar önceki bir programdı. Yine başka bir şair, Sunay Akın’ın yaptığı ramazan özel programıydı. Konuklarından biri şarkıcı Yaşar’dı. Diğer konuğunu şimdi hatırlamıyorum geçmiş gün. Konu şiirler ve şairlere gelmişti. O programda Yaşar, Cemal Süreya’nın şiirlerini çok beğendiğini söylemişti. “Boyna ismini duyuyorum. Acaba şiirleri nasıldır?” dediğimi hatırlıyorum. O zamanlar şimdiki gibi akıllı telefonlar nerde. Hemen tıklayıpta şiirlerine bakasın.
kitap okumak

                                                  NE BULURSAM OKURUM ABİ
     İnternet kafeler modaydı o zaman. “Ne zaman internet kafeye gidersem, o zaman bakarım şiirlerine” demiştim. Gittiğimde bakmıştım. İkinci Yeni falan diyordu. O zaman da anlamazdım bu İkinci Yeniden, şimdi de. Ben bir şiiri okurum. Hoşuma giderse gider. Neyse bu yazı çok kişisele döndü. Biz yine Cemal Süreya’ya dönelim. Çoğu yazarda gördüğümüz özellik, kendisinde de var. Eline ne geçerse okuyormuş. Ne için okuyormuş dersiniz. Vakit geçirmek için. Şimdi düşünüyorum da. O zamanlar, akıllı telefon falan olsa. Belki de Cemal Süreya şair olamayacaktı. Şimdi bu internet o kadar vaktimizi alıyor ki. Sanki biz interneti değil de, internet bizi kullanıyor.
                                             BEN YAZAR OLACAĞIM” ÖZGÜVENİ
     Çocukluğunda olur olmaz her şeyi okurmuş. Edebi değeri olmayan şeyler bunlar tabi. Kendisi ne zaman yazmaya başlamış. İşte o zaman gerçek sanat eserlerini, kitap gibi kitapları okumaya başlamış. Gelelim ilk paragrafta bahsettiğim, adam olacak çocuk mevzuna. İlkokul yıllarında yazar olmak istiyormuş. Çok da güveniyormuş kendine. “Kesin yazar olacam ben ilerde” gözüyle bakıyormuş kendisine. Şimdi hangimiz çocukluğumuzda böyle düşündük ki. Hangimiz kendimize böyle bitmek bilmeyen güven duyduk ki. Ben de sizler gibi, yazarların nasıl yazar olmaya karar verdiklerini okumayı seviyorum. Her yazarın başlama hikayeleri farklı olsa da, temelde, yazmaya duydukları iştah ve doğuştan gelen yetenekleri aynı. Şimdi çocukken böyle düşünüyordu dedik ama. Asıl edebiyatla yakından haşır neşir olma dönemi, lise sonmuş. Üniversite yıllarındaysa bu haşır neşirlik durumu pik yapmış. Aslında düşündüm de. Sizlerle her yazarın yazmaya nasıl başladıklarını da paylaşsam, iyi olmaz mı? Neyse bu düşüncemizi de heybemize koyalım, biz yazma yolculuğumuza devam edelim. Peki sizler, bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Foto kaynak:pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder