Powered By Blogger

28 Nisan 2016 Perşembe

Kız kardeşlerini ölüme terkeden bir adam: Sigmund Freud

     “Ahh Freud, vah Freud sen neymişsin sen”. Kız kardeşleri ile ilgili yazıyı okuyunca, böyle dedim içimden. Bir abi düşünün. Savaştan cümbür cemaat kaçılan bir durumda, kız kardeşlerini yüz üstü bıraksın. Köpeğini bile kurtarsın ama kız kardeşlerini öylece bıraksın. Bunu yapan abi işte Freud. Hitler Viyana’ya gelecektir. Freud’a da denir ki:” Senle beraber gelecek olanların isimlerini bir liste yap. Kurtaralım seni burdan”. Freud başlar listeyi yapmaya. İşte o listede, tam dört tane kız kardeşinin adı yoktur. Bu dört kız kardeşten özellikle Adolfina’yı listeye almaması, ayrı bir şaşkınlık verici olaydır. Adolfina en iyi anlaştığı kız kardeşidir. Onu bile liste dışı bırakmıştır.
Freud

                                             FREUD'UN KIZ KARDEŞİ KİTABI
     İşte o Adolfina’nın yaşamını anlatan bir kitap var. Freud’un Kız Kardeşi diye. Yazarı Goce Smilevski. Bu kitapta anlattığım bu olayı da okuyacaksınız. Bu olayı okuduğumda aklıma hemen bir soru geldi. Muhtemelen sizin de gelmiştir. “Peki bu adam kız kardeşlerini niye almamış yanına. Aralarında ne varmış ki?”. Bu bilinmiyor. Enteresan bir durum bu. Hiçbir arkadaşı ya da yakını bu soruyu sormamış mı kendisine? Onlar da birilerine anlatmamış mı? Ya da hiçbir gazeteci bu olayın peşinde koşturmamış mı? Nasıl bir kin, nasıl bir öfke bu adamın kız kardeşlerini ölüme terketmesine neden olabilir ki? Adolfina. Annesi tarafından bile sevilmeyen Adolfina.
                                     ANNESİ TARAFINDAN SEVİLMEYEN BİR KADIN
     Evet, annesi tarafından sevilmezmiş. Ya bu nasıl bir yaradır insan hayatında? Annesi tarafından sevilmemek, ne de koyar insana. İnsan bir boşluğa düşer. Annelerimiz her şeyimizdir değil mi? “Seni doğuracağıma taş doğursaydım” dermiş annesi Adolfina’ya. Bu sözü duyan biri, nasıl da bunalıma girer ama. Sevmemesinin nedeni de Freud’la iyi geçinmesi. Bunda sevilmeyecek ne yan var ki. Annenin ruh sağlığından şüphe edilmeli böyle bir durumda. Çekememiş yani kızını. İşte böyle çarpık bir anlayış. Şu dünyada insanın başına her şey geliyor. Küçükken kardeşinle aynı tabağa kaşık sallıyorsun, gün geliyor kardeşini ölüme terkediyorsun. Bizde de oluyor maalesef böyle durumlar. Paylaşılamayan yerler için birbirini öldüren kardeşler haberlerini az mı duyduk, duyuyoruz. Bir anlamda da kardeşlik hikayesi bu kitap işte. Siz ne dersiniz bu can acıtıcı konuda?

Foto kaynak:Pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com              

2 yorum:

  1. Cem kazan a yaptığım yorum
    Bazı annelerin, belki de çoğu annelerin erkek çocuklarına aşırı düşkün olduklarını bu yaşa gelene kadar örnekleriyle hem duydum, hem de yaşadım.Ben daha on dokuz yaşımda anne oldum ve bir oğlum oldu. Mutluluğumu size anlatamam.Fakat on üç günlükken kaybetmiştim.Ardından hemen ya da hiç çocuk istemediğim halde(eşim benden on yaş büyüktü), ısrar ve teskin edici sözlerle ikna ettiğinde 'Hadi bakalım belki unuturum diyerek ve (ama kafamda erkek çocuğu doğururum düşüncesi hep vardı)zaten cahil zamanım, tepki vermedim.Kız çocuklarından hazzetmezdim.Bir kızım oldu.Dünya tatlısı esmer fındık burunlu.Tabii ki de çok sevdim.Biraz teselli olmuştum açıkçası, ama burnumun direği sık sık sızlardı.Derken üstünden sekiz sene geçti.Çocuk düşüncesi aklımın ucuna değmezken, yine eşimin ısrarıyle 'Olsun bakalım...'dedik.Bir oğlum oldu.Mutluluğumu anlatamam.Kızım o küçücük yaşımda kardeşini kıskanmadığı gibi, elim ayağım oldu neredeyse.İnsan çocuğunu ancak böyle sever ve düşkün olurdu ancak, o kadar düşkündüm oğluma.Belli olmuştu ki ben maalesef, erkek çocuğunu daha çok seviyordum.Her an ona bir şey olacak korkusu yaşıyordum.Kızımı kendi haline bıraktım, lakin sanki tüm erdemleri, terbiyesi, mutluluğu ve zahmetsiz yapısıyla vermişti Allah onu bize. Düşkünlüğüm giderek abarmaya başlamıştı.Okula giderken, arkadaşlarıyla oynarken sürekli tedirgin ve dua halindeydim.Ama yanı başımdan ölüme gideceği aklıma gelir miydi hiç.İşte bu hastalıklı düşkünlüğün mutlak küçüklüğüme dayanan ya da genetik bir nedeni olduğuna inanıyordum.Zira kendisi kolay kolay memleketine gitmeyen babam, guya ferahlamamız adına bizi Konya'ya amcamın yazları kaldığı bağlarımıza gönderirdi. Amcamın bir sözü için bu ayrıntıyı girdim.Ben sülaleye hem tip hem de sert karakterim bakımından çok benziyordum.Amcam bir gün kimsenin bizi duyamayacağı bir yere çağırıp bana 'Eğer erkek çocuğu olsaydın, seni asla geri göndermezdim, bizimle kalırdın!'Bu söz beni şoklatmıştı.
    Cem bey, Freud gibi bir psikanalist bile izahı ve çözümü güç bir eylem yapıyorsa ve bunun doğru olduğunu varsaymak ya da gerçekse de öğrenmek ,cahilin bu ve buna benzer suçlardan sorumlu tutulamayacağı gibi ters ve yanlış düşündürebilir insanı. Gooogle’dan:._“Kuramcı Freud” ile “İnsan Freud” arasındaki dikiş izlerini yaratıcı bir şekilde birleştirerek, onun yanlış yorumlanmış birçok eylem ve inancına açıklık getiriyor._Bu cümle beni düşündürdü.Zira *yanlış yorumlanmış bir çok eylem ve inancına* der burada ,kız kardeşleri meselesi bunların içinde mi diye düşünmedim değil.Freud'un Misyonu kitabını almaya karar verdim. Gerçekten çok düşündürücü.Başkalarını çözmeye çalışan birinin vicdanının kardeşlerinde durması, üstelik annelerinin de bu affedilemez halinin mutlaka anne oğulun aralarında sorun olmadığı kalanından giderek bizi çaresiz bir düşünmeye iter.Buradan sonrası beni aşar.Size yine teşekkür ediyorum ve değerinizin farkında olduğunuzu bildiğinize inanıyorum.Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle yıllar önce kaybettiğiniz evladınız için başınız sağolsun. Sonrasında bu kız evlat, erkek evlat konusu insanlığın bir imtihan sahası gibi geliyor bana. Zürriyetim devam etsin düşüncesiyle erkek evlat istenmesi anlaşılır bir durum. Ama her şeyde olduğu gibi bu duyguda da aşırıya kaçmak ve kız çocuğunu dışlamak, sevmemek insanlığımızdan götüren davranışlar. Maalesef hala bu algı devam ediyor. Bu konuya bir imtihan gözüyle bakmadığımız sürece de insanlık olarak kapana kısılmış gibi bu konudan çıkamayacağız. Yazarlar ya da böyle bilime damga vurmuş insanlar daha hassas olur, daha iyi insan olurlar diye beklenir. En azından ben öyle bekliyordum. Ama yazarlar dünyasına girdikçe hiç de dışardan göründüğü gibi olmadığını gördüm. Belki de burda önemli olan Freud falan da değil. Sadece o vesile. Önemli olan bir abinin kız kardeşlerini ölüme terketmesi. İnsanın aklı almıyor. Ya da aklı alıyor kalbi almıyor. Hayatınızı katarak harmanladığınız bu yorumunuz için ve beni onore eden sözünüz için çok teşekkürler. Sevgiler.

      Sil